27 Kasım 2024

29 EKİM’DE BİZ, NEYİ KUTLAYACAĞIZ?

Ramazan Kara

Aşağıdaki yazıyı, 28 Ekim 2015 tarihinde yazmıştım.
O günden bu yana; 550 olan milletvekili sayımızın 600 olması ve Parlamenter Sitemden, Cumhurbaşkanlığı Sistemine geçmek dışında fala bir değişiklik olmadığını görünce, tekrar yayınlama gereği duydum.
Yarın; bir yandan, yurdumuzun en büyük bayramını kutlayacak olmanın mutluluğunu ve heyecanını yaşarken diğer yandan, toplum olarak kafalarımıza ve günlük yaşamımıza bir türlü oturtamadığımız demokrasi kültürünün eksikliğini hissediyorum.
Dolayısıyla kendime, sık sık “29 Ekim günü biz, neyi kutlayacağız?” diye sormadan edemiyorum.
Bu yüzden aşağıdaki düşüncelerimi, sizlerle de paylaşmak istiyorum. 100 yıla yaklaşan demokratik yaşamımızla aşmamız gereken onca sorun varken kafalarımızdaki sorunları aşamayışımızı mı kutlayacağız?
Cumhurbaşkanımızın siyasi parti liderlerine söyledikleri bir birinden güzel, sevgi yüklü sözlerinin içtenliğini mi? Yoksa siyasi parti liderlerimizin cumhurbaşkanımıza karşı verdikleri saygı kokan yanıtlarını mı?
Demokrasi, bir uzlaşma kültürünün ürünü olduğu halde 4 siyasi parti liderinin veya 550 milletvekilinin (en azından 276’sının) uzlaşarak bir koalisyon hükumeti kuramayışını mı?
Kadına, Seçme ve Seçilme Hakkı tanıyan ilk ülkelerden biri olduğumuz halde mecliste bulunan veya bulunması garanti sayılabilecek kadın sayısının çokluğunu mu?
Birkaç saat süren sağanak yağmurdan sonra şehir merkezlerimizde oluşan ırmak ve göllerin doğal güzelliklerini mi?
En küçük bir sarsıntıda çatlayan devlet binalarının sağlamlığını mı?
Aynı sarsıntıda yerle bir olan evlerinin altında kalarak can veren vatandaşlarımızın cennete gitmesini mi?
Dünyanın en güzel topraklarına sahip olduğumuz halde dışarıdan tohum alarak insanlarımızı tohum üretme zahmetinden kurtarışımızı mı?
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde hayvancılığı, Konya Ovası’nda buğdayı, Çukurova’da pamuğu yok edişimizi mi?
28 Şubat’ta mağdur olduklarını söyleyenlerin, iki gruba ayrılarak; her gün birbirlerine karşı söyledikleri sözlerin güzelliğini veya 28 Ekim’de kayyum ataması nedeniyle birbirlerinin neredeyse gırtlağına yapışacak kadar samimi olmalarını mı?
Ülkemizde yaşayan her etnik kökenden ve her dini inanca sahip bireylerin bir araya gelerek 7 düvele diz çöktüren destanını mı? Yoksa onların bıraktığı toplumu Kürt-Türk, Alevi- Sünni gibi gruplara ayırıp savaşma alışkanlığımız yok olmasın diye birbirine kırdırarak her gün kaldırdığımız birkaç cenaze nedeniyle göz pınarlarımızı açık tutmanın mutluluğunu mu?
Konum olarak Dünyanın en güzel yerlerinden birinde yaşadığımızı mı? Yoksa bu yaşadığımız bölgenin aynı zamanda Dünyanın en belalı bölgesi olduğu için terör saldırılarının hiç bitmeyişini mi?
Yasama-Yürütme-Yargı erkinin omuz omuza oluşunu mu?
Dördüncü erk konumundaki basın-yayının tarafsızlığını mı?
Sivil toplum kuruluşlarının bu erklere ayak uyduruşunu mu?
Sahi biz, 29 Ekim günü neyi kutlayacağız?