3 Aralık Dünya Engelliler Günü: Farkındalık mı, Gösteriş mi?
Her yıl 3 Aralık’ta Dünya Engelliler Günü vesilesiyle yapılan etkinliklerde, konferanslarda ve sosyal medya paylaşımlarında engellilerin haklarından, eşitlikten ve toplumda kapsayıcılıktan bahsedilir. Ancak, bu farkındalık gösterisinin ne kadarı gerçek bir çaba, ne kadarı yalnızca görünür olma çabası? Sözde farkındalıklar, 4 Aralık’ta sona erip engelli bireyler yine erişimsiz kaldırımlarla, istihdamda karşılaştıkları ön yargılarla ve toplumsal dışlanmışlıkla baş başa bırakıldığında, bu günün anlamı neye dönüşüyor?
Engelliler için ayrılan park yerlerine park eden araçlar, engelli rampalarını depolama alanı olarak kullanan işletmeler, altyapısında engelliler için hiçbir düzenleme yapmamış şehirler… İşte asıl engeller bunlar. Engellilik, bir kişinin fiziksel ya da zihinsel farklılığı değil, o farklılığı anlamayan ve ona saygı göstermeyen bir toplumun yarattığı bir durumdur.
Toplum olarak yapmamız gereken, 3 Aralık gibi günleri bir vicdan temizleme aracı olarak görmek yerine, her gün kapsayıcılığı ve eşitliği hayatımızın bir parçası haline getirmektir. Gerçek bir farkındalık, yalnızca konuşmakla değil, hareket etmekle, çözüm üretmekle ve herkesin eşit fırsatlara sahip olduğu bir dünyayı inşa etmekle mümkün olacaktır.
Engelsiz bir dünya için el ele vermek, insan olmanın en temel gereğidir. Bu gereği yerine getirmediğimiz sürece, farkındalık günleri yalnızca birer sahne şovundan ibaret kalmaya mahkumdur.