27 Kasım 2024

8 MART-DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ

Ramazan Kara

Aşağıdaki yazıyı, 07.03.2011 tarihinde yazmıştım.
12 yıl+1 gün sonra nelerin değişip değişmediğine siz karar verin.
Hepimizin bildiği gibi yarın Dünya Emekçi Kadınlar Günü.
Kadınlarımız bizim için en değerli varlıklarımız olduğu için daha bu günden başlayarak mesajlar yayınlamaya başladık.
Hep düşünmüşümdür; sanki emekçi olmayan kadınlar da varmış gibi neden Emekçi Kadınlar Günü? Neden yalnızca KADINLAR GÜNÜ değil.
Bir başka düşündüğüm konu da; korunma istediği halde korunamadığı için vahşice öldürülen kadınlarımızın olduğu bir toplumda kutlanan Kadınlar Günü ne anlam taşır acaba?
Hala başlık parasıyla alıp satarak kadın yaptığımız, hala kız çocuklarına çocukluklarını yaşatmadan 12-13 yaşlarından başlayarak koynumuza alarak kadınlaştırdığımız bir toplumda kutlanan Kadınlar Günü ne anlam taşır acaba?
Hala babası yaşında onlarca insanımsı yaratığın tecavüzüne uğrayarak, zorla kadınlaştırılan zavallı bir kız çocuğunun kendisine tecavüz eden erkekleri baştan çıkardığı için suçluların cezasında indirime gittiğimiz bir toplumda, başta kadınlarımız neyi kutluyoruz biz?
Böyle bir olaydan sonra kamuoyu olarak tepkimizi koyamayan bizler, utanmadan neyi kutluyoruz? Neyi kutlamaya hazırlanıyoruz?
Hala ortalama her gün dayak attığımız, dayak atmaktan yorulduğumuz için olsa gerek analarımızın-babalarımızın-kardeşlerimizin de dayak atmasına ses çıkarmadığımız toplumda kutlanan Kadınlar Günü ne anlam taşır acaba?
“Törelerimizin, dinimizin gereği diyerek” kadının adının olmadığı bir toplum yarattığımız halde, kutlanan Kadınlar Günü ne anlam taşır acaba?
Sarkıntılık yaptığımızda, taciz ettiğimizde “kuyruk sallamasaydın” diyerek sindirdiğimiz, mutfaktan çıkarmadığımız, topluma karıştıramadığımız, Türkiye Büyük Millet Meclisi başta hiçbir meclise sokmak istemediğimiz, ancak ve yalnız yatağımıza sokmak için kullanmak istediğimiz kadınların nasıl bir günü olur diye düşünüyorum.
Gün göstermek istemediğimiz kadınların günü olur mu?
Acaba diyorum; ekonomi canlansın, esnaf bayram etsin, bazı erkeklerimiz hiç değilse senede bir gün yapmacık da olsa kadına değer veriyormuş gibi yapsın diye mi?
Yoksa çoğumuz tarafından senenin diğer günlerinde, yalnızca cinselliğimizin bir parçası olarak gördüğümüz kadınlarımızın gözlerini bir günlüğüne boyamak için mi?
Güneş balçıkla sıvanır mı?
Yoksa “herkesin, her kesimin bir günü var, bir gün de kadınların olsa ne çıkar” diye mi?
Öyle ya, delilerin bile her gününün bayram olduğu bir toplumda, kadınların da gününün olmasının bize ne zararı var, ne zararı olacak değil mi?
Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün kadına verdiği ve vermemizi istediği değeri bildiğimiz için, o değer yargılarını günlük yaşamda uyguladığımız için olmadığına göre…
Orhan ÇAPLI’nın “Bir kadının ilk çocuğu kocasıdır, kocası olmalıdır” sözünü bilip uyguladığımız için olmadığına göre…
Her toplumun yarısının kadınlardan ve kadın olmaya aday olan kızlardan oluştuğu için onlara gerekli değeri verdiğimiz, gerekli söz hakkını tanıdığımız için olmadığına göre…
Kadınlarımızın bile kendi haklarına sahip çıkmadığı bir toplumda yaşadığımıza göre biz bu Kadınlar Günü’nü neden kutluyoruz?
Kadınlarımızı kandırabileceğimizi sandığımız için mi?
Kendimizi kandırmak, bir bakıma günah çıkarmak için mi?
Geçenlerde dini içerikli bir yazı okumuştum. Özetle; “Allah, kadını yaratırken erkeğin kaburgasından yarattı. Çünkü kadının erkeğe eşit olmasını, erkeğin kadına kaburgasının içindeki yüreğinde yer vermesini istiyordu. Kadını erkekten üstün görmek isteseydi kadını erkeğin başından, erkeği kadından üstün görmek isteseydi kadını erkeğin ayağından yaratırdı” diyordu.
Her şeye karşın; Kadının erkeği, erkeğin kadını anladığı, çağa ayak uyduran insanlarımızın olduğu, çağdaş uygarlık yolunda yürüyen kadınlarımızın-erkeklerimizin el ele geleceği şekillendireceği günlerin özlemiyle tüm kadınlarımızın Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlu olsun…
Nice tacizden, tecavüzden, sözde namus cinayetlerinden, töre baskısından, koca dayağından arındırılmış günlere…
Nice sağlıklı, mutlu, huzurlu, başarılı günlere…
Yazımı, 5 ARALIK-DÜNYA KADIN HAKLARI GÜNÜ nedeniyle yazmış olduğum yazımı da yayınlayarak bitirmek istiyorum.
Yıllar önce, şimdilerde bize akıl vermelerine zemin hazırladığımız, çanak tuttuğumuz Avrupa ülkelerinin çoğunda kadın hakları yokken, çağın ne kadar ilerisinde olduğunu gösterircesine devrimleriyle iz bırakan Mustafa Kemal ATATÜRK önderliğinde kadınlara sağlanan “SEÇME VE SEÇİLME HAKKI”nın yıldönümü…
O yıllar, kadının toplumun baş tacı olarak görüldüğü yıllar…Toplumların, kadınlarına ve eğitime verdikleri değerle doğru orantılı gelişeceği için kadınlarımızın ilerlemenin ışığı sayıldığı yıllar…Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kadınların azımsanmayacak sayıda temsil edildiği yıllar…Kadın ve erkeğin her alanda eşit haklara sahip olduğu yıllar.
Kısacası Mustafa Kemal ATATÜRK’ün olduğu yıllar.
Kadınların çağdaş yaşamı benimsediği, çağdaş kılık kıyafetlerle dolaştığı yıllar. Günümüzde olduğu gibi analarımızın, bacılarımızın, kardeşlerimizin, daha doğrusu toplumumuzdaki kadınların baş örtüleriyle de özgürce dolaşabildiği, Atatürk ve Cumhuriyet’le hiç bir sorunlarının olmadığı yıllar.
“TÜRBAN” gibi bizim özgün kültürümüzde olmayan bir örtünme şeklinin olmadığı, türbanlıları baş örtüsü mağduru gibi gösterip asıl başını halk tipi örtenlerin mağdur edildiği yıllar değil…(Bu konuya başka bir yazımda ayrıntılı olarak değineceğim.)
Avrupa ülkeleri, bizden yıllar sonra bizden görerek, kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanıdılar. Ancak bizde senelerdir adeta “KADIN HAKKI OLMAZ ÇÜNKÜ HAKKI ERKEK ADIDIR” mantığıyla hareket eden hemcinslerimiz sayesinde 5 ARALIK-DÜNYA KADIN HAKLARI GÜNÜ, Özcan arkadaşımın deyimiyle “ASLINDA ADI VAR OLUP KENDİ OLMAYAN GÜN” konumuna getirildi..
Bu kadar çok yıl geçmesine karşın, hala törelerimiz nedeniyle kadınlarımızın katledilmesi, kızlarımızın bir mal gibi başlık parasına satılması, doğan çocuklarımız kız olduğunda utanılması, kızlarımızın okullara gönderilmemesi, kadın milletvekili sayısının bu denli düşük olması, özverinin sembolü konumundaki kadınlarımızın hala çoğu insanımız tarafından eziliyor olması, ikinci sınıf yaratıklar olarak görülmesi bir erkek olarak, bir insan olarak, bir eğitimci olarak, çağdaş düşünceli bir Atatürkçü olarak beni fazlasıyla utandırıyor…
Kadınlara gerekli değeri vermeyen toplumlar eğitilemez, gelişemez, çağın gerisinde kalır. Kadın bir toplumun hem aynası, hem ışığı da olan en yaratıcı elemanıdır.
Kadınsız toplum kanatsız kuş gibidir. Yerinde sayar, uçamaz.
Kadınlarımızın çağdaş uygarlık düzeyi ve Atatürkçü düşüncenin gereği olarak hak ettikleri değeri de saygıyı da görecekleri günlerin özlemiyle; başta ablamın çağdaş bir kadın olması için ,köyümüzün ilkokuldan sonra okuyan ilk kızı olmasını sağlayan annem olmak üzere tüm annelerimizin, kadınlarımızın, kızlarımızın 5 ARALIK DÜNYA KADIN HAKLARI GÜNÜ kutlu olsun…