27 Kasım 2024

DEPREM VE ARTÇI SARSINTILARI

Ramazan Kara

Aşağıdaki yazıyı, 25.10.2011 tarihinde yazmıştım.
İstanbul’da yaşanan 5.8 şiddetinden, epey sonra bile aynı şeyler geçerli olunca tekrar yayınladım. Değişen bir şey olmadığı için bugun de yayınlama gereği duydum.(Son depremlerden sonra neler düşündüğümü ve hissettiğimi, daha önce yamış olduğum, 2 yazıyı daha yayınladıktan sonra yazacağım.)
Depremin bir doğa olayı olduğunu ve gerekli önlemler alındığında can kaybının da mal kaybının da azaldığını çoğumuz biliriz.
Çocukluğumuzda çok eski dönemlerde insanların “Dünya, kocaman bir öküzün boynuzlarının üzerindedir ve öküz kafasını sağa sola sallayınca yer sarsıntıları olur.” diye saçma sapan düşünceleri olduğunu anlatırlardı da güler geçerdik.
Depremin gerçek nedenlerini anlatan yazılı kaynaklarımız ve öğretmenlerimiz vardı çünkü.
Yıllar sonra “Aynı ülkede yaşadığımız insanlar keşke depremin öküzün kafasını sallayınca olduğuna inansaydı” demek zorunda kalacağımı hiç düşünmemiştim.
Marmara depremi olduğunda örümcek kafalı bir takım yaratıklar “O yörede yaşayanlar plajlara akın edince Allah onları bu şekilde cezalandırdı” dediklerinde ve bir takım yaratıklar da bu saçmalıkları dillendirdiğinde toplumsal cehaletimizden utanmıştım.
Van depremi olunca “Allah teröristlerle birlikte teröre yardım ve yataklık edenleri de cezalandırdı” türünden açıklamaları görünce utancım tavan yaptı. Hem insanlığımdan hem öğretmenliğimden utandım.
Bu çağda bu bilgisizlik veya art niyet…
Marmara depreminden bu yana kesilen deprem vergileri ile gerekli önlemler neden alınmadı?
Bu işin uzmanları depremin geleceğini her gün dillendirdikleri halde başta yöneticilerimiz olmak üzere gerekli alt yapıları neden oluşturmadık?
Neden hala insanlarımız depreme dayanıklı olmayan eğreti yapılarda yaşamak zorunda?
Deprem kuşağında bulunan ülkemizde ilgili uzmanların yapıcı ve yol gösterici uyarılarına karşın neden hala nükleer santraller kurulması için alınan kararlara gerekli tepkiyi koyamadık?
“Neden Japonya’da 8 şiddetinde deprem olunca can kaybı olmuyor da bizde 7.2 şiddetinde deprem olunca bu kadar acı yaşıyoruz?”
İşte asıl sorulması ve sorgulanması gereken budur.
Halkımız hala derme çatma binalarda barınıyorsa hala küçücük bir depremde onlarca hatta yüzlerce insanımız ölüyorsa en önce sosyal devlet olamamamızın ve cahilliğimizin sorgulanması gerekmez mi?
Yorumlarımızı illa ki “Allah’ın cezalandırmasını” göz önünde bulundurarak yapmak istiyorsak acaba en başta “Aklımızı yeterince kullanmadığımız için ne zaman ve nasıl cezalandırılacağımızı” da düşünmemiz gerekmiyor mu?
Herhangi bir toplum veya ülkede bir yıkım olduğunda dost-düşman ayırımı yapılmaksızın insan olarak herkesin ve her ülkenin yardımda bulunması bir insanlık görevidir.
Yapılan yardımların “insani yardım” olarak adlandırılması da bu yüzdendir.
Bizim ülkemizde ne yazık ki her deprem, yeni deprem zenginleri yaratsa da yapılan yardımların tümünün yerine ulaşmama olasılığı her zaman bulunsa da insanlıktan ırak kimi yaratıkları utançlarıyla baş başa bırakalım ve insanlık bizde kalsın.
Yaptığımız yardımları birilerine baş kakıncı yapmadan yapabileceğimiz kadar insani yardımımızı yapalım.
Yardımda bulunamayacaksak veya bulunmayacaksak da lütfen susalım.
Depremde zarar gören insanlara yardımda bulunsak da bulunmasak da onları anlamaya çalışmak en doğru davranış olsa gerek.
Her ne sebeple olursa olsun depremde zarar gören insanlara yapılacak yardımların önünü kesmek için yorum yapan tanıdıklarımızı kırmadan incitmeden bu tür davranışlardan caydırma yollarına başvurmalıyız.
Yaralı kuşa taş atılmaz çünkü.
Bizim toplumumuz, her zaman her koşulda ve her yıkımda en yardımsever toplumlardan biri olmuştur.
Van depreminde de öyle oldu. Bu yüzden depremden hemen sonra yapılan duygusal açıklamaları, depremden birkaç gün önce yirmili yaşlardaki gencecik fidanların kurutulmasına duyulan tepkinin farklı bir yansıması olarak görmeye çalışıyorum.
Bir ağacın dalı kırılsa bile üzülen bir insan olarak depremlerden, sellerden, katliamlardan ırak insanca yaşayacağımız günlerin özlemiyle Van depreminin etkisinde kalan insanlardan yaşamını yitirenlere rahmet yaşayanlara sabır diliyorum.
“Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine” yaşayacağımız günlere…