27 Kasım 2024

DEPREM, DÜŞÜNCELERİMİZDE OLMALI

Ramazan Kara

Depremlere; kızımın evinde, kızımla birlikte yakalandık.
Şiddeti büyük olan 2 deprem ve büyük artçılarda -toplam- 10 dakika kadar beşik gibi sallandık.
Sarsıntılar azalmaya başlayınca; önce Mersin’e, sonra da Silifke’ye gittik.
Oradaki konuşmalarımızda, aile olarak “Siyasi Partiler, 2023 Seçiminden önce alacakları hazine yardımını, depremzedelere bağışlasın” çağrısında birleştik.
Atatürk Dönemi ile ilgili; az sonra yazacağım 2 uygulama, öyle bir çağrıda bulunmamızı, aklımıza getirdi çünkü.
Ekonomik Kriz nedeniyle “1931 yılında, milletvekili maaşlarının %30 düşürülerek 500 liradan, 350 liraya indirildiğini ve 5 yıl boyunca -milletvekili maaşlarına, hiç- zam yapılmadığını” daha önce yazmıştım.
“1923 yılından 1929 yılına kadar, milletvekili maaşlarına -bir kuruş bile- zam yapılmadığı” bilgisini de -sizinle- paylaşmadan edemedim.
Ben, hiçbir zaman “Yeni bir Atatürk’e ihtiyacımız var” demedim.
Yeni bir Atatürk’ten çok, Atatürkçü düşünceyi özümsemeye ihtiyacımız var çünkü.
Yukarıya yazdığım 2 uygulama ve ailecek yaptığımız çağrı da, Atatürkçü Düşünceyi özümsemenin, ne kadar önemli ve gerekli olduğunun altını çizer nitelikte değil mi?
Bizim aklımıza gelen ve sosyal medya hesaplarımda paylaştığım çağrıdan, birkaç gün sonra; Cumhur İttifakı bileşenlerinden Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Sayın Mustafa Destici ile Millet İttifaklı bileşenlerinden İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu, “Maaşlarının büyük bir bölümünü, depremzedelere bağışlayacağını” açıkladı.
Daha sonra, bağışlama kampanyasına katılan birçok tanınmış kişi ve politikacı olsa da ben, bir kez daha çağrıda bulunuyorum “Siyasi Partiler, 2023 Seçiminden önce alacakları hazine yardımını, depremzedelere bağışlasın”
Güney Kore’nin milletvekilleri, ülkemizdeki deprem için maaşlarından bağış yaparken, bizim milletvekillerimizin, işi ağırdan almasına ne demeli?
“Atatürkçü Düşünceyi Özümsemenin önemine vurgu yaptığım yazımda “Hayatta, en hakiki mürşit, ilimdir, fendir” sözünün gereğini bile yerine getiremeyişimize değinmesem ayıp olur.
O nedenle; yıllar öncesinden, günümüze kadar “Her an deprem olabilir” diyerek göbeğini çatlatan ve “Deprem için gerekli önlemleri alın” diye çırpınan, deprem uzmanları ile deprem konusunda kafa yoranların, birkaç açıklamasını sizinle de paylaşmak istiyorum.
“50 senedir, bu mesleğin içindeyim. 50 yıldır uyarıyorum. Bakın, 2012’de Gaziantep’te düzenlenen Gaziantep Kent Konseyi toplantısında, benim gidip anlattığım bir konuşmada ‘Gaziantep, 7.7’lik depreme hazır olsun’ demişim. 10 yıl önce söylemişim. Gaziantep-Kahramanmaraş arası 77,8 kilometre. Bu, bana mahsus bir şey değil. Deprem ile ilgilenen bütün uzmanların söylediği bir şey. O günden sonra, ne yapılmış, Gaziantep’te? Hiçbir şey”(Deprem uzmanı Prof. Dr. Okan Tüysüz 07.02.2023)
“Bu deprem, 130 atom bombası büyüklüğünde. Düşünün, o kadar büyük patlama. Elbette ki, çok geniş bir alanı etkileyecektir ama Marmara’ya kadar ulaşmaz”(Deprem Uzmanı Prof. Dr. Okan Tüysüz 07.02.2023)
“”Doğaya, bıçak çekemezsin. İktidarın da, muhalefetin de, deprem konusunda planlaması yok. Bakın, muhalefetin Ortak Mutabakat Metni’nde; depreme ayrılmış bölüm, 1 sayfa. Sektörel Politikalar başlığını açın bakın”(Eski milletvekili Emin Şirin 07.02.2023)
Elâzığ Depreminde, deprem bölgesine gitmek yerine “Kayak Tatili yaptığı” için eleştirilen, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Sayın Ekrem Imamoğlu, son deprem bölgesine gidince, eski bir milletvekilinden “İngiliz Uşağı! Senin, burada ne işin var?” sorusu ile fırça yedi.
Ben, o tavrı; bir insana -özellikle de- bir kadına, eski bir milletvekiline ve ev sahibi konumundaki bir Kahramanmaraşlıya yakıştıramadığım için kınıyorum.
O andan sonra “Koyun can derdinde, kasap et” diyen atalarımıza, daha çok saygı duymaya başladım.
Yukarıdaki alıntıları ve deprem sahasındaki, iktidar ile muhalefet yanlılarının çekişmelerini görünce insan “Keşke; deprem, kafalarımızdaki fay hattında olsa ve düşüncelerimizin birbirine yaklaşmasını sağlasa” demeden edemiyor…
Yazımı, 12.02.2021 tarihinde yapmış olduğum 2 paylaşımı alıntıladıktan sonra bitirmek istiyorum.
“Ay yüzeyindeki en büyük ikinci kraterin çapı 29 kilometre, adı Atatürk’tür. Çünkü o Nutuk’ta bile kalıcı barış için ‘Birleşik Dünya Devleti’ kavramını anlatır. 1933 yılında “Kozmografya” kitabını yazdırdı. Lise son sınıfta “Astronomi” okutmaya başladı (Avukat Rasim Demirkan 12.02.2021)
“1969’da -Ay’a ilk ayak basılırken kullanan- Apolla Soyuz projesinde görevli bir Türk bulunduğunu ve o Türk’ün; gazeteci Ertuğrul Akbay’ın kuzeni İsmail Akbay olduğunu ve Kaya Tuncer ile birlikte, Dünya’nın ikinci uzay kampını İzmir’de kurduklarını biliyor musun? Ben, bugün -Yılmaz Özdil’in yazısını okuyunca- öğrendim. Dünya’da, sadece 2 Uzay Kampı var.”(12.02.2021)