PARMAK BOYAMAK, GÖZ BOYAMAKTAN İYİYDİ
Aşağıdaki yazıyı, 23.03.2014 tarihinde yazmıştım. Son günlerde “Seçimlerde, parmak boyası uygulansın” diyenler çoğalınca, olduğu gibi –tekrar- yayınlamaya karar verdim.
Her seçimden önce olduğu gibi bu seçim döneminde de, ortalıkta bir takım öylemler dolaşmaya başladı.
Ölülere oy kullandırmaktan tutun da, sahte seçmenler üretildiğine kadar birçok söylenti var.
Peki, bu söylentilerin önüne geçmek mümkün mü?
Bence değil. Hem en akıllı, hem de konuşabilen tek canlı olmasına karşın en zor iletişim kurulan, en zor anlaşılan ve en zor eğiten canlı insandır çünkü.
Bu yüzden, insanın olduğu her yerde; hile de olur dürüstlük de. Suçlama da olur, inkar etmek de. Açık arama da olur, açığın üstünü örtmeye çalışma da. Olur da olur yani.
Birkaç yıl öncesine kadar, seçimlerde oy kullanan vatandaşların parmaklarına, 24 saatten önce çıkmayan boya sürüldüğünü anımsarsınız.
Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı, bu “parmak boyama” işine son verdiğinde hepimiz mutlu olduk. Her şeyden önce devletin, kendi vatandaşına güvenmesi alkışlanacak bir tavırdı.
O dönemlerde, henüz köşe yazıları yazmıyordum. Ancak çeşitli ortamlarda “Asıl işin parmak boyamayı zorunlu kılmak veya kaldırmak değil, seçmen listelerini daha sağlıklı duruma getirerek T.C kimlik numarasıyla elektronik ortamda oy kullandırılmasının sağlanması gerektiğini” sık sık dile getirdim.
Her vatandaşın, bir kimlik numarası var. Her vatandaşa, oy kullanabilmesi için “tek kullanımlık birer kart” veya “birer jeton” verilir. Verilen kart veya jeton, ilgili cihaza takılarak, açılan pencerede, seçmen yeterliliği olan vatandaşların oyunu kullanması sağlanabilir.
Aynı kimlik numarasıyla ikinci kez oy kullanılmaya kalkılırsa cihaz, gerekli uyarıyı vereceği için hem ikinci kez oy kullanılmasının önü kapatılır, hem de ikinci kez oy kullanmaya kalkmanın belli bir cezası olacağı için caydırıcılığı olur.
Böyle bir uygulama, başka ülkelerde var mıdır, yok mudur, hala bilmiyorum ama bunun uygulanmasının hiçbir sakıncası olmadığı gibi pek çok yararı olduğuna inanıyorum.
Her seçim döneminde basılan birleşik oy pusulalarının parasının, devletin kasasında kalacağını düşünmek bile, bu uygulamanın ne kadar yararlı olduğunun kanıtıdır.
Birleşik Oy pusulaları için her seçim döneminde baskı masrafı çıktığı halde benim önerdiğim sistemin alt yapısını oluşturmak için bir kez yüklü bir masraf gerekmektedir. Diğer seçimler yapılırken, yalnızca bilgiler güncellenecek çünkü.
Böyle bir sistemde, oyların sayımı konusunda bir takım çekinceler yaşanmaması için; seçim yapılan köy, belde, ilçe ve illerde günümüzde olduğu gibi sandık kurulları oluşturulmalı.
Sandık kurullarında yalnızca oy kullanma işi sağlanır yani.
Sayım işlemi, Seçim Kurulları tarafından yapılır.
Ayrıca Seçim Kurulu olan her birimde, Seçim kurulu üyelerinin görev yapacağı birer merkez ve seçime katılan siyasi partilerin yetkililerinden oluşan bir izleme komitesi oluşturularak, oy sayımı sonuçlarına kimsenin karşı çıkamayacağı bir düzenlemeyle sonuçlara ulaşılabilir.
Oy sayımı yapılırken, açıklanan her oy pusulasını ekrana yansıtan bir sistem de kurulabilir. Bu şekilde, geçerli veya geçersiz oyları orada bulunan herkes net bir biçimde görebilir.
Böylece; hem sonuçlara daha erken ulaşılır hem de daha sağlıklı sonuçlar alınır.
Sayımı yapan kurul, o yerleşim biriminin seçim kurulu olacağı ve açıklanan oylar ekranlarda görüleceği için seçim sonuçlarına yapılacak itirazlar da en aza indirgenmiş olur.
“Peki, başka çözüm yolları yok mu?” dediğinizi duyar gibiyim. Elbette var.
En önemli ve en gerekli olan, eğitim ve eğitilme olayıdır.
Her şeyden önce “Ne koparsam kardır” anlayışıyla başkasının hakkını çiğnemekten kaçınan kişiler yetiştirmenin önü açılmalıdır.
Onun bunun ülkesinin; yerini, nüfusunu, şehirlerini, ırmaklarını, dağlarını ve bir sürü gereksiz bilgiyi kuru kuruya öğreten ve öğrencileri tam anlamıyla “Sınav Sersemi” yapan sistemin yerine başkasına haksızlık yapmanın utanılacak bir şey, haksızlık yapmamanın bir insanlık görevi ve sorumluluğu olduğunu daha iyi öğreten bir eğitim sisteminin alt yapısı bir an önce oluşturulmalıdır.
Hakkını sonuna kadar aramayı da, başkasının hakkına sonuna kadar saygı duymayı ve başkasının da bir takım haklarının olduğunu benimseyen, hem kendine hem çevresine güvenen bireyler yetiştirmenin önünü açacak bir eğitim sistemi.
Bu ve benzer ilkeleri kısa sürede yaşama geçirmeyi başaramazsak da, “başkalarına, oy çalıyor diye kara çalmak” veya “başkalarının oyunu çalmak” yerine parmaklarımıza boya çalmak daha iyidir.
Çalınan boyanın izi çok kısa bir süre sonra geçtiği halde, çalınan karanın ve çalınan oyun vicdan acısı kolay kolay geçmez çünkü.
Kendi payıma ben; her seçim döneminde ortaya çıkan güvensizliklerden de, söylentilerden de, çekincelerden de, bıktım, usandım.
Siz de benim gibi gerekli, gereksiz bir sürü söylemle, hem içimizi karatan şüphelere kapılmamıza neden olanlardan hem de gözümüzü boyamaya çalışanlardan bıktıysanız ve isyan ediyorsanız hep birlikte;
“Yeter, yahu yeter! Eskiden olduğu gibi parmaklarımızı boyayın da bitsin bu iş. Parmağımızın boyanması, gözümüzün boyanması kadar ağırımıza gitmiyor çünkü” diyelim mi?(23.03.2014)