SEÇMEN MESAJLARI -4-
Aşağıdaki yazıyı, 07.04.2019 tarihinde -07 Haziran 2015’te yapılan Genel Seçim sonuçları açıklandıktan sonra yazmış olduğum yazımdan alıntı yaparak da- yazdım.
Aynı tespitler, günümüz için de geçerli olduğu için -olduğu gibi- tekrar yayınlıyorum.
Bana göre; Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, -bir an önce- cumhurbaşkanımızın huzuruna çıkıp “Hükumeti kurma görevinin kendisine verilmesini” söyledikten sonra, görevi alır almaz Adalet ve Kalkınma Partisini ziyaret etmeli ve Sayın Ahmet Davutoğlu’na “Seçim meydanlarında, iktidara geldiğimizde tüm komisyonların başkanlarını ana muhalefet partisinden seçeceğimize dikkat çekmiştim. Tek başımıza iktidara gelebilseydik bunu uygulayacaktık. Ancak seçmen bizi tek başımıza iktidara getirmedi. Siz ve parti yetkilileriniz alanlarda, koalisyon yerine tek başına bir partinin iktidara gelmesinin daha sağlıklı olacağını söylediniz. CHP genel başkanı olarak ben, bana dışarıdan vereceğiniz destekle bir azınlık hükumeti kurmak ve ülkeyi yönetmek istiyorum. Ülkeyi iyi yöneterek sizin başta vereceğiniz desteği hak ettiğimi de göstereceğim. Ülkeyi iyi yönetemezsem hakkımızda gensoru vererek iktidardan düşmemizi sağlarsınız” demelidir.
Aynı şekilde, MHP ve HDP yöneticilerini de ziyaret ederek; Seçim meydanlarında parti olarak hepimiz; “Asgari ücretin arttırılması ve vergi kapsamında olmaması, bayramlarda emeklilere ikramiye verilmesi, çiftçiye ucuz mazot verilmesi, seçim barajının düşürülmesi, siyasi partiler yasasında bir takım değişiklikler yapılması ve 12 Eylül Anayasası’nın kalıntılarının tamamen temizlenmesi “gibi konuları dile getirdik.
Ayrıca hepimiz, seçmene, seçim meydanlarında; Adalet ve Kalkınma Partisi’nin ülkeyi iyi yönetemediğini ve ülkeyi daha iyi yönetebilmemiz için bize oy vermelerini söyledik. Ancak görüldüğü gibi seçmen, hiçbirimizi tek başımıza iktidara getirmedi. Sizlerin milliyetçilik yönünüz ağır bastığı için üçümüz (daha doğrusu ikinizle) bir araya gelip hükumet kuramayız.
Bu nedenle, yukarıdaki ortak vaatlerimizi yerine getirebilmek için sizlerin desteğiyle bir azınlık hükumeti kurmak istiyorum.
Ortak paydamız olan bu söylemleri yaşama geçiremezsek meclis çoğunluğu elinizde olacağı için gensoru vererek bizi iktidardan uzaklaştırıp yeni arayışlara girersiniz.
Gelin seçimden yeni çıkmış bir toplumun karşısına yeniden çıkıp hükumet çıkaramayan bir meclis olarak oy isteme acizliğine düşmeyelim” demeli, diyebilmelidir.
Böylesine olumlu, ılımlı ve yapıcı bir öneri karşısında; hem MHP, hem de HDP yetkilileri istenilen katkıyı sunacaktır. Bana göre sunmak zorundadır da.
Katkı sunmazlarsa ne mi olur?
Her şeyden önce olası bir erken seçimde; şu anda aldıklarından daha düşük oranda oy alarak daha az sayıda milletvekili çıkarırlar. Tek başlarına iktidara gelmeleri mümkün olmadığı için halka söyleyeceklerinin, inandırıcılığı kalmaz. Belki de barajı bile aşamazlar. Ülkeyi yeniden seçime götürmenin faturası çok ağır olur çünkü. (Yukarıdaki yazı, 7 Haziran 2015 genel seçim sonuçlarından sonra, yazmış olduğum bir yazıdan alıntılardır.)
Cumhurbaşkanlığı Sistemi nedeniyle Anayasa Değişikliği Referandumunda, 24 Haziran Cumhurbaşkanlığı ve Genel Seçimleri ile 31 Mart Yerel Seçimlerinde, haklımızın verdiği mesajlar da, “üç aşağı beş yukarı” aynıdır. O nedenle, aynı mesajları yukarıda paylaştığım için; yazımı, verilen yeni birkaç mesaj daha yazarak bitireceğim.
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, 7 Haziran seçimlerinden sonra yazdıklarımı –belki de haberi olmadığı için- yapmadı ama ülkenin erken seçime gitmeden bir hükumet kurması için Adalet ve Kalkınma Partisi ile uzun uzun görüşmeler yapılmasının yolunu açtı.
Açılan yol, çıkmaz sokağa dönüştüğü ve Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na hükumeti kurma görevi verilmediği için erken seçime gidilince de, o görüşmeler nedeniyle milletvekili sayısını azaltmadığı gibi bir milletvekili de fazladan çıkardı.
MHP ve HDP ise, benim öngördüğüm gibi; -ülke barajını kıl payı aşarak- milletvekili sayılarını yarıya düşürüp yerlerine Adalet ve Kalkınma Partisinin, tek başına iktidar olacak kadar milletvekili çıkarmasının önünü açtılar.
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, benim o zaman yazdıklarımı, -sanki- 31 Mart Yerel Seçimlerinden önce okumuş gibi, 24 Haziran Seçiminde ortaya çıkan Millet İttifakını, HDP kanadından da oy alacak şekilde güçlendirerek ve yeni yüzleri belediye başkanlığına aday göstererek, 31 Mart Yerel Seçimi sonucunda; İstanbul, Ankara, Adana gibi büyükşehir belediyesi başkanlıklarının, kendi partisinden gösterilen adaylar tarafından kazanılmasını sağladı.
Bir bakıma, diğer muhalefet partilerine ağabeylik yapıp güç birliği oluşturarak; hem uzlaşma sağladı, hem de olası bir erken seçimde veya 2023 yılında yapılacak bir genel seçimde başarılı olabilmenin ilk adımını atmış oldu.
Böyle bir başarıyı yakalamasındaki en büyük etkenlerden birinin, batı illerimizdeki HDP tabandan gelen oylar olduğunu –taraflı ve tarafsız- hepimiz biliyoruz.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun, aynı başarıyı; yapılacak ilk genel seçimde sağlamasının en önemli ön koşulu, Sayın Ekrem İmamoğlu gibi genç ve geleceği parlak adaylarla seçime girmesidir. CHP saflarında gördüğümüz, bürokrat türü seçilmişlerin artık emekli edilmesinin sağlanması gerekir yani.
Bu seçimde, seçmenlerin mesajı “Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, siz bizim karşımıza doğru adaylarla ve doğru stratejilerle çıktınız da oy vermedik mi?” olmuştur çünkü.
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, bu mesajı doğru algılarsa 2023 seçimlerinde istediği sonucu çok rahat alır, algılayamazsa CHP; Sayın Deniz Baykal’ın genel başkanı olduğu dönemde düştüğü “Ülke barajını aşamayan parti” durumuna, yeniden düşer.
Benden söylemesi…