SEÇİM SONUCU ve CHP KAZANI
Bugünkü yazıma, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ile iki konuşmamı anlatarak başlamak istiyorum.
2018 Seçimlerinden hemen sonra, Sayın Muharrem İnce -genel başkanlığa aday olabilmek amacıyla- Kurultay çağrısı yaptığı günlerde; Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ile telefonda konuşmuştuk ve özetle;
Sayın genel başkan, bu partinin sorunu genel başkanın kim olduğu veya olacağı değil politika üretememek.
“Erdal İnönü gitsin, Deniz Baykal gelsin” “Deniz Baykal gitsin, Mustafa Sarıgül gelsin.” “Deniz Baykal gitsin, Kemal Kılıçdaroğlu gelsin.” “Kemal Kılıçdaroğlu gitsin, Muharrem İnce gelsin” diyenler, “üç aşağı, beş yukarı” aynı insanlar ve laf ebeliğinden başka bir şey yapmayı bilmedikleri için; yeni bir genel başkanın yanında göze girmeye aday olanlar.
Saçmaladığımı sanıyorsanız, o süreçlerde söylenenleri anımsayın ve çevrenize bakın.
Bir eğitimci olarak, CHP’nin; doğru dürüst bir eğitim politikasının olmayışı, beni ve yüzbinlerce öğretmeni çok üzüyor” demiştim.
O da, önce “Doğru söylüyorsunuz hocam” dedi. Sonra, CHP Eğitim Çalıştayı ve toplantılarında, söz hakkım olmasının yolunu açtı.
Daha sonra, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ile -04.08.2020 tarihinde- yakın akrabam, Yörük ve Türkmen Birliği Federasyonu genel başkanı Mustafa Kuş kardeşimin çağrısı üzerine, Yörük ve Türkmen Temsilcisi olarak bir araya geldik.
Orada, laf lafı açınca ve fırsat bulunca, özetle;
Sayın genel başkan, Mersin’de miting yaptınız, en çok atılan slogan “Patates, soğan, güle güle Erdoğan” oldu.
Sayın Süleyman Demirel “Benim işçim, benim köylüm, benim yetimim” ve “Hesap soracağım” Sayın Tansu Çiller “2 Anahtar” Sayın Bülent Ecevit “Ne ezen, ne ezilen. İnsanca, hakça bir düzen” ve “Gözün aydın Türkiye, Ak Güvercin geliyor” Sayın Turgut Özal “Orta Direk” Sayın Necmettin Erbakan “Adil Düzen” Sayın Recep Tayyip Erdoğan “3Y(Yasaklar, Yoksulluk, Yolsuzluk) Olmayacak” diyerek iktidara geldi.
Saydığım liderlerin çoğu, sağ görüşlü olmasına karşın sol içerikli sloganlar kullanarak iktidara geldi.
Sosyal demokrat bir partiye gitmesi gereken oyların çoğunluğu, sağ partilere gitti yani.
O nedenle, ben -ne kadar haddim olduğunu bilmeden, belki de haddimi aşarak- size, can alıcı bir seçim sloganı ile seçime gitmenizi öneriyorum.
Yukarıda saydığım sloganların, o sloganı kullanan partiye, en az %5 oy getirdiğine inanıyorum çünkü.
Konuşmamı, kesmeden ve can kulağıyla dinleyen Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, gene “Haklısınız Hocam” diye karşılık verdi ama ben, 2023 seçimlerinde; en az %5 oy getirecek -oy alıcı- bir seçim sloganı göremedim.
Kazanılamayan seçimden sonra “Kemal Kılıçdaroğlu gitsin. Ekrem İmamoğlu, Özgür Özel veya Mansur Yavaş gelsin” demeye başlayanlar, seçilmesi garanti olan listelerden aday gösterildiği için slogan bulmaya da, seçim kazanmaya da çalışmadı çünkü.
Sözünü ettiklerim, çok partili yaşama geçtikten sonra- İsmet İnönü, Bülent Ecevit, Necdet Calp ve Erdal İnönü -sol yelpazede- genel başkan iken alınan oy yüzdesi, daha sonraki seçimlerde alınan oy yüzdelerinden daha fazla olduğu halde; 4 sağ kökenli küçük partiden de alınanlarla %25 civarındaki oyun azlığını sorgulamak yerine, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun aldığı oyları CHP oylarıymış gibi göstermek için göbek çatlatıyor.
Bir yandan da; CHP’de -istifa ettikleri halde- Kurultaydan sonra, yeniden görev almayı düşünen -eski- MYK üyelerinin “Ne şiş yansın, ne kebap” ve “Bir nalına vur, bir mıhına” makamında konuşma sezonu başladı.
Sayın Ekrem İmamoğlu da değişim istiyor.
Keşke; değişim yolculuğuna “CHP listelerinden 7-6-5-4 dönemdir milletvekili olanlar elenmeden iktidara gelemez” diye başlayıp parti tabanına “Değişim istiyorsan -önce- partine oy vermeyen büyük bir kitleye ‘koyun’ diyen dilini değiştirmen gerek. O insanların, oyunu almak istiyorsak, ötekileştirmek yerine yüz yüze ve tatlı dille konuşmalıyız.” diye uyarı yaptıktan sonra, MYK üyelerine “Şu andaki, Eğitim Politikalarından sorumlu -CHP- genel başkan yardımcısının hanginiz?” diye bir soru sorarak başlasaydı.
Ben, yeni MYK listesine bakınca, kim olduğunu anlayamadım çünkü.
Sayın Murat Karayalçın’ın -Ankara Büyükşehir Belediyesinin- başarılı bir belediye başkanıyken, bir siyasi partiye genel başkan olduktan sonra yaşadıkları ve Sayın Mustafa Sarıgül’ün Şişli Belediyesi başkanıyken, CHP genel başkanı olabilmek için; 2 kez aday olduğu süreç hakkında, birkaç gün önce söylediği “Hata yaptım. Pişmanım. Çok erken yola çıktım. Keşke olmasaydı” diye özetleyebileceğim sözleri ortadayken, Sayın Ekrem İmamoğlu’nun “Değişim gerekiyor. Ben hazırım” türü yuvarlak sözleri -tepesinde sallanan, siyasi yasağa karşın- söylemesini anlamakta zorlanıyorum.
İki gün önce, sabah saatlerinde “Sayın Mustafa Sarıgül -partisiyle birlikte- CHP’ye katılarak; yapılacak ilk kurultayda, genel başkanlığa veya yerel seçimde, İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkanlığına aday olabilir mi?” diye yazmıştım.
Akşam saatlerinde “Partimin yetkili organlarıyla görüşüp birlikte Cumhuriyet Halk Partisine katılma kararı almayı düşünüyorum” diye özetleyebileceğim bir açıklama yapmış.
Aynı gün “Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, yakın zamanda ‘Kurultaya kadar genel başkan kalacağım ama yeniden aday olmayacağım’ veya ‘Partiyi, yerel seçime götüreceğim ve seçimden sonra politikayı bırakacağım’ diyebilir” diye yazmıştım.
Bu akşam, bir özel televizyonun canlı yayın konuğu olacağı için demesini bekleyeceğim.
Bugünlerde, CHP’ye hiç oy vermemiş ve asla vermeyecek olanların “Bu iş Kemal Kılıçdaroğlu ile olmuyor” türü şeyler söyleme sezonu da açıldı.
İşin garibi, geçmişte “Bu iş, Deniz Baykal ile olmuyor” diyenler de onlardı ve aynı kişiler, CHP ile ilgili eleştiri yaptığımda -mest olarak- beğenide bulunup yorum yaparken, Adalet ve Kalkınma Partisi hakkındaki eleştirilerim için; ya hiç yorum yapmıyor, ya da beni eleştiriyor.
Yanlı veya yansız herkes; kaynayan CHP kazanının altının, sürekli yakılmasını istiyor yani.