EĞİTİM ve MANEVİ DANIŞMANLIK
Kur’an-ı Kerim’in ilk emri “İkra(oku)” olduğu ve Peygamberimiz Hazreti Muhammed “İlim Çin’de de olsa ona talip olunuz. Çünkü ilim, her Müslümana farzdır” dediği halde; ne gerektiği gibi okuyoruz, ne de ilme talip oluyoruz.
O nedenle, bir takım şarlatanlar; başta dinimiz ve Kur’an-ı Kerim’de yazanlar ile ilgili olarak, “aslı astarı olmayan” “yalan yanlış” bilgilerle, halkımızın dinsel duygularını sömürüyor.
En çok söylenenlerden biri “Atatürk ve İnönü zamanında, camiler ahır yapıldı ve Kur’an okumak yasaklandı” yalanı olsa gerek.
Birkaç gün önce, sülale büyüklerimizden biri olduğu için “Ağabey” diye hitap ettiğim, İmam Hatip Lisesi mezunu bir akrabam ile telefonla konuştuk.
Laf, lafı açınca, aramızda -özetle- aşağıdaki konuşma geçti:
-Hocam, İsmet Paşa zamanında; Kur’an-ı Kerim okunması yasaklanmış ve şu anda yanımda olan bir arkadaşımın dedesinin -çocuklara- Kur’an-ı öğretmesine izin verilmemiş. Sözünü ettiğim arkadaşta, Kur’an-ı Kerim’in Latin Harfleriyle yazılmış olan bir nüshası da var. İstersen, resmini çekip yollayayım.
-Ağabey, Kur’an-ı Kerim’in okunması ve öğretilmesi, hiçbir dönemde yasaklanmadı. Yasak olan, devletten izin almadan açılan kurslar. O kursların birkaçında; Türkiye Cumhuriyeti, Kurtuluş Savaşı, Atatürk ve silah arkadaşlarıyla ilgili gerçek olmayan şeyler gerçekmiş gibi anlatılıp öğretiliyor çünkü. Devlete bağlı ve devletin izniyle açılan Kur’an Kursları yasaklanmadığı gibi başvuru olursa -ücretsiz olarak- yenisi de açılıyor.
-Doğru söylüyorsun hocam. Birkaç yıl önce biz; Müftülüğe giderek, kurs açılmasını istedik. Oradaki yetkili, bize “Kurs açmak için 15-20 kişilik başvuru olması gerekiyor. O sayıyı bulup gelirseniz, hemen açarız” dedi ve sayı bulununca açılmasını sağladı.
-Ağabey, devletin bir eğitim bütünlüğü var. O nedenle; eğitim ile ilgili her şey, devletin izni ve denetimine bağlı. Biliyorsun, Halk Eğitim Müdürlükleri var. O kurum; belirtilenen sayıya yakın başvuru olursa, ücretsiz kurslar açıyor. Söz gelimi; biz, 20 kişilik imza toplayıp “Japonca Kursu istiyoruz” desek onu da açıyorlar. Hem de, ücretsiz olarak.
-Atatürk, 1927 yılında “Selçuklu ve Osmanlı Devletlerini, tarikat yuvaları zayıflattı. Biz, tarikatları serbest bırakırsak, Türkiye Cumhuriyetini de zayıf düşürüp devleti ele geçirmeye çalışırlar” diyerek, Fetullah Gülen Grubunun, 15 Temmuz Darbe Kalkışmasını, yaklaşım 90 yıl önce öngörmüş. O nedenle; bir takım şarlatanlar, halkın temiz duygularını kötüye kullanmasın diye Kur’an-ı Kerim’i, Türkçeye çevirtmiş. Latin Harfleriyle yazılması da, o zaman başlamış. Şu anda; benim evimdeki Kur’an-ı Kerim de, Latin Harfleri ve Arap Harfleriyle yazılmış olarak 2 bölümden oluşuyor.
O konuşmayı yaptığımızda; Diyanet İşleri Başkanlığı personelinin bir kısmından, Milli Eğitim Bakanlığı bünyesindeki okullarda “Manevi Danışmanlık” yapması ile ilgili bir projeden söz edilmediği için, o konuda konuş(a)madık.
Atama bekleyen onca rehber öğretmen ile Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi öğretmeni varken, pedagojik formasyonu olmayan din görevlilerine, okullarda “Manevi Danışman” olarak görev vermeyi düşünmenin mantığını anlayamıyorum.
Din görevlilerinden “Manevi Danışman” olarak yararlanılmak isteniyorsa -bana göre- öyle bir danışmana, öğrencilerden çok yetişkinlerin ihtiyacı var.
“Kul hakkı yemek, iftira atmak, hırsızlık yapmak, taciz ve tecavüz etmek…” hem en büyük günahlardan, hem de ahlaki ve manevi yozlaşmalardan birkaçı ve bu tür davranışları yapanların, büyük bir çoğunluğu yetişkin insanlar çünkü.
Din görevlilerinden, büyük bir çoğunluğu; 5 vakit namazı kıldırdıktan sonra camide bulunmuyor. Cenazesi olan evlere gidince de, okuduğu Kur’an Ayetleri ve okuduğu sureler ile ettiği dualar için verilen bahşişleri alıp cebine koyuyor.
Benim din anlayışıma göre; din görevlileri, kıldırdıkları namaz için değil verecekleri “Manevi Danışmanlık Hizmeti” için para almalı.
Namaz kıldırırken, kendisi de namaz kılma görevini yerine getirdiği için ücret alması caiz olmayabilir çünkü.
O nedenle, Diyanet İşleri Başkanlığına ve Din Ulemalarına “Din görevlisi birinin -cemaate namaz kıldırırken- dini vecibelerini de yerine getirdiği için ücret almasının doğru olmadığının” sorulmasını öneriyorum.