27 Kasım 2024

TÜRKİYE CUMHURİYETİ BÖLÜNMEZ, BÖLÜNEMEZ

Ramazan Kara

Aşağıdaki yazıyı, 09.09.2017 tarihinde yazmıştım. Birkaç cümlesi dışında hala güncelliğini koruduğu için –olduğu gibi- bir kez daha yayınlama gereği duydum.
Cumhuriyet Halk Partisi genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu:
-Başkanlık Sistemi gelirse ülkemiz bölünür, deyince
Başbakan Binali Yıldırım:
-Asıl Başkanlık Sistemi gelmezse ülke bölünür, demiş.
Ana muhalefet partisi genel başkanı ve başbakanın, varsayımlar üzerine ülkenin bölünmezliğini konuşmaları, bana göre; en hafif deyimiyle “pot kırmak” deyimine örnek birer davranıştır.
Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş koşullarını, cumhuriyeti kuran iradenin temel fikirlerini, cumhuriyet yönetiminin halka sunduğu olanakları çok iyi bilen ve Türkiye Cumhuriyetinin sağladığı olanaklarla öğretmen olmuş bir vatandaş olarak; hem çok net, hem de yalın bir anlatımla ben de:
– Herkes, iyi bilsin; Türkiye Cumhuriyeti, bölünmez, bölünemez, diyorum.
Neden mi, bu kadar kesin konuşuyorum?
Anıtkabir’i ziyaret eden bir çocuk, kendisine yöneltilen:
-Buraya neden geldin? sorusunu,
-Atatürk bizi, kötülüklü dünyadan kurtardığı için ona çiçek vermeye geldim” diye yanıtladığı için bu kadar net, bu kadar kesin ve bu kadar kendimden emin bir ifadeyle söylüyorum.
O sözleri söyleyen ve ona benzer sözleri söylemeye hazır milyonlarca çocuğun düşüncelerinde, yüreklerinde ve sözlerinde; Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacak. Ancak Türkiye Cumhuriyeti, ilelebet payidar kalacaktır” sözlerinin hem izlerini hem de ışığını görmüş biri olarak, bir kez daha:
– Herkes, iyi bilsin; Türkiye Cumhuriyeti, bölünmez, diyorum.
İsmet Paşa “İçerisinden bu kadar çok hain çıkaran bizim gibi bir ülke yoktur” dese de bu ülkeyi kimse bölemez. Aynı İsmet Paşa, “Namuslular da namussuzlar kadar cesur olmalıdır” diyor.
Ben de, “Bu ülkede vatan hainlerinden daha çok vatansever var ve o vatanseverler, vatan hainlerinden daha güçlü, daha kararlı, daha namuslu” diyorum.
Siz, “Zeybek Ali Ağa” adını hiç duydunuz mu? Hani Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Torosların tepesine çıkıp baktığınızda dumanı tüten bir Yörük çadırı görürseniz bu ülkeyi kimse zapt edemez” sözü var ya; o sözü söylediği Yörük çadırının sahibi Zeybek Ali Ağa.
Benim aşiretimin önde gelenlerinden biridir O.
O aşiretin bir ferdi olarak gururla söylüyorum ki “Bizim dumanımız tüttükçe bizim ülkemizi hiçbir güç zapt edemez, hiçbir güç bölemez”
Benim aşiretimden; sağcısından solcusuna, öğretmeninden öğrencisine, yargıcından mübaşirine, savcısından sanığına, avukatından zanlısına, milletvekilinden devlet memuruna, büyükşehir belediye başkanından temizlik işçisine, emniyet genel müdüründen gece bekçisine, fabrikatöründen işçisine, toprak ağasından amelesine, muhtarından halkına kadar her çeşit insan çıktı ama hiç vatan haini çıkmadı, çıkmaz da.
Benim aşiretimden; Atatürk ilkelerine bağlı, ülkesinin bağımsızlığı için ölümü göze almayı sıradan bir olay olarak gören, yasalara saygılı, doğayı, hayvanları, insanları seven, topluma yararlı olmayı en önemli ilke edinen çok insan çıkar ama bir tek vatan haini çıkmaz.
Babamın annesi, Zeybek Ali Ağa ve az sonra sözünü edeceğim Kumbul Ağa ile kuzen, babası da Kara İsmail ile kardeş.
“Zeybek Ali Ağayı anladık da Kumbul Ağa ve Kara İsmail, nereden çıktı?” dediğinizi duyar gibiyim.
Kumbul Ali Ağa ve dedemiz Kurtuluş Savaşında şehit düştüğü için dedemiz olarak benimsediğimiz Kara İsmail, Yörük olarak konup göçerken; bir gün konakladıkları yere başkalarının çadır kurduklarını görünce çadırı ziyaret ederler. Çadırda yaklaşık olarak 15-20 kişi vardır.
İki kişi olmalarına karşın, o kalabalığa:
-Burası, bizim yurdumuz. Siz, bizim yurdumuza çadır kurmuşsunuz. Çadırınızı sökün ve kendinize konaklayabileceğiniz yeni bir yurt seçin, diye uyarıda bulunurlar.
Kalabalıkta bulunanlardan biri, iki kişiyle kolayca başa çıkacaklarını düşünerek alay eden bir tavırla:
-Çadırı sökmesek ne olur? diye sorunca Kumbul Ağa, cebinden çıkardığı çakı ile birkaç saniye içerisinde çadırın tüm iplerini keserek çadırı, adamların başına yıkar.
Bir yandan Kumbul Ağa, diğer yandan dedemiz bildiğimiz Kara İsmail, çadırın altında kıpırdayanı bıçaklar ve birkaç gün sonra adamların orayı terk etmelerini sağlar.
Kumbul Ağa ve Kara İsmail, haksızlığa uğrayınca kendi çaplarında birer Malkoçoğlu, birer Battal Gazi’dir yani. Zeybek Ali Ağa da öyle. Tıpkı, babamın akrabaları olan; Tat Ahmet, Topal Yusuf, Kara Hüseyin, Postallı Ali, Silahlı Hüseyin, Balık Hasan, Hacı Duran, Tahta Bıçak, Koca İbiş ve adlarını yazmaya satırların yetmeyeceği onlarca insan gibi, Annemin dayısı olan ve “Kurşun işlemeyen adam ” diye anılan Kurtuluş Savaşı kahramanı, eşkıya Karalı Hüseyin gibi.
Bu yüzden, çok net ve yalın bir anlatımla, bir kez daha söylüyorum:
– Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Zeybek Ali Ağa’ya o sözü söylediğine göre, bir bakıma Türkiye Cumhuriyeti’nin sigorta poliçesi olan biz Yörükler; bu ülkeyi, kimseye böldürmedik, böldürmeyiz.
Herkes, hesabını ona göre yapsın, adımını ona göre atsın ve iyi bilsin ki; Türkiye Cumhuriyeti, bölünmez, bölünemez.
İnanmayan, denesin.