27 Kasım 2024

 

Ramazan Kara

Gazi Mustafa Kemal Atatürk, yalnız ülkemizin değil Dünya’nın gelmiş geçmiş en önemli şahsiyetlerinden biridir.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk; hem başarılı bir asker, hem bilge bir devlet adamı, hem de “içimizden biri” diyebileceğimiz kadar içten ve doğal bir insandır.

O’nun nasıl biri olduğunu; savaş alanlarında bozguna uğrattığı komutanlar, çağında yaşayan devlet adamları, bağımsızlık savaşı veren her toplum ve ülkesinde yaşayan büyük bir çoğunluk çok iyi bilir.

En demokrat olanından en diktatör olanına kadar tüm devlet adamları, O’na saygıda kusur etmedi.

Bu yüzden aramızdan ayrıldığı 10 Kasım 1938’de, tam anlamıyla “Arkasından bütün dünya ağladı”

Böyle olmasına karşın, ülkemizdeki belli bir kesim, her fırsatta Atatürk karşıtı söylemlerde bulundu.

Bu kesimler, yalnızca Atatürk karşıtı söylemlerde bulunmakla kalmayıp her fırsatta; Atatürk ilkelerine ve o dönemde yapılan yeniliklere de karşı çıktılar.

Bu karşı çıkışların büyük bir bölümünü, İsmet İnönü veya Cumhuriyet Halk Partisini eleştirerek yaptılar. Direkt olarak Atatürk’e karşı çıksalar halkın tepki vermesinden korktular çünkü.

Halkın tepkisinden çekinmeyip bir hafızın kızı olan Atatürk’ün annesi hakkında abuk sabuk açıklamalarda bulunanlar da oldu.

Tüm bunlara karşın “Güneş balçıkla sıvanmaz” sözünde olduğu gibi Atatürk’ü halkın yüreğinden söküp atamadılar, atamazlar da.

Atatürk hakkında olumsuz şeyler söyleyen ve O’nu karalayanları, oldum olası ciddiye almayan biriyim.

Ancak son dönemlerde o şarlatanlar, yeniden konuşmaya başlayınca yazmadan edemedim.

Ömür boyu, Atatürk ile ilgili bir kitap bile okumayan okuduysa da okuduğunu anlayıp anlamadığı tartışma konusu olanlar Atatürk’ü, eleştirmeye başlayınca aşağıdaki bilgiyi, tüm arkadaşlarımla paylaşma gereği duydum.

Atatürk; Türkçe, Osmanlıca, Farsçanın yanında; Fransızca, İngilizce, Almanca, Arapça, İtalyanca, Bulgarca ve Rusçayı çok iyi konuşabilen biriydi.

Felsefi konularda yazılmış Fransızca eserleri okuyup tartışabiliyor, Ağır sayılabilecek İngilizce ve Almanca kitapları okuyup tartışabiliyor, Arapçayı ileri derecede bildiği için Kur’an-ı Kerim’i orijinal dilinde okuyup tartışabiliyordu.

Libya’da bulunduğu yıllarda İtalyanlarla İtalyanca, Bulgaristan’da bulunduğu yıllarda önemli toplantılarda Bulgarca konuşabilen biriydi. Ayrıca Rusçayı, mükemmel derecede bildiği için Kafkas cephesinde esir düşen Rusları bizzat kendisinin sorguladığı bilinir.

Japonca, bildiği ve Japon dostlarıyla onların dilinde konuştuğu da bilinmektedir.

Böyle olmasına karşın bunlardan haberi olmayan kara cahilin biri çıkar Atatürk’ü eleştirirse ben de çıkar “Atatürk’e saygısızlık yapan geçmişine ve geleceğine de saygısızlık yapmış olur” derim.

Atatürk’ü sevmeyebilişiniz. Atatürk’e saygı duymayabilirsiniz. Hatta Atatürk’e düşman olabilirsiniz.

Ancak Atatürk’e saygısızlık yapamazsınız, hakaret edemezsiniz. Saygısızlık yapar, hakaret ederseniz; bu ülkenin geçmişine ve geleceğine de aynı şeyi yapmış olursunuz.

Bu ülkenin geçmişi atalarımızın geçmişi, geleceği çocuklarımızın geleceği olduğu için; Atatürk’e hakaret ederseniz bizi karşınızda bulursunuz.

Biz, kim miyiz? Biz, halkız, halk.

Sizin sandığınız gibi Atatürk, bizim için bir tabu değil. Zamanı gelince toprak olan bir insandır. Kendisi de “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır” demiyor mu? Bu cümlenin arkasından “Türkiye Cumhuriyeti, ilelebet payidar kalacaktır” dediğini de unutmayın.

Halk olarak biz; Atatürk’ü kıyasıya eleştirmenize ses çıkarmadan gerekli yanıtı veririz. Ancak Atatürk’e kapalı kapılar arkasında küfürler ederseniz o küfrü; dünümüze, bugünümüze ve yarınımıza yapılmış kabul eder dünyayı başınıza yıkarız.(05.11.2021)