ÖZGÜR ÖZEL, AKLIMA GELİNCE DÜŞÜNDÜKLERİM
6 Haziran’da, sosyal medya hesabıma “Cumhurbaşkanı ile CHP genel başkanının, görüşmesini önemsiyorum ama yetersiz buluyorum. Doğrusu, 2 liderin -canlı yayınlanacak- televizyon programlarında görüşüp ülkemizin sorunlarını tartışması ve nasıl çözeceklerini anlatmasıdır çünkü.” diye yazmıştım ve yazımı şöyle sürdürmüştüm:
“Sayın Özgür Özel,
Genel başkan olarak girdiğiniz ilk seçimde; partinizi, birinci parti yapmanız da “normalleşme” adı altında yapmış olduğunuz girişimler de, size puan kazandırdı.
Ancak, bu tür girişimler uzar ve “Istikşafi Görüşmeler” gibi olmaya başlarsa; hem partiniz, hem siz, hem de ülkemiz -çok şey- kaybedebilir.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a “Türkiye Yüzyılı Maarif Programı” ile ilgili olarak bir şey söylediniz mi?
Açıklamalara göre bir görüşme de CHP genel merkezinde olacakmış.
Dilerim ve umarım -yukarıda da değindiğim gibi- 2015’teki “Istikşafi Görüşmeler” süreci tekrar yaşanmaz.
Genel seçimden birinci çıkan partinin genel başkanı ile yerel seçimden birinci çıkan partinin genel başkanının, bir buçuk saat kadar süren görüşmeden sonra, ortak bir açıklama yapmamasını yadırgadım.
Cumhur İttifakı sözcüleri “Sivil bir anayasa yapmak istiyoruz” derken, Süleyman Demirel sağ ve muhalefet lideri olsaydı “Benim işçim, benim köylüm, benim yetimim, benim emeklim aç. Benim öğretmenim atama bekliyor” türü şeyler söylerdi ve ilk seçimde iktidar olurdu.”
Sayın Özgür Özel, Sayın Ekrem İmamoğlu ve Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, bir iç hesaplamanız varsa, bir araya gelip aranızda halledin.
Ülkemizde, gündem oluşturacak daha önemli sorunlar var çünkü.
Sayın Özgür Özel “İki buçuk yıl dolunca erken seçime gidelim” dediği gün de “Erken Seçim ya gereklidir, ya da gereksiz. İki buçuk yıl sonra istenen seçim, halkı düşünmekten çok yeni ve ilk kez seçilen milletvekillerinin, emeklilik hakkını düşünmektir” yazmıştım.
Şimdi, size bir soru sormak istiyorum: Ana Muhalefet Partisi olarak girdiği yerel seçimde, birinci parti olan bir siyasi partinin lideri, yukarıdaki gibi söylemlerde bulunur ve ülke gündemini belirlemek yerine yaratılan gündemlerin kuyruğuna tutunup laf yetiştirerek iktidar olabilir mi?
Yerel seçimlerde aldığınız ℅38 civarındaki oy, senin veya partinin oyu değil, toplumsal muhalefetin oyu ve doğru okursanız %58 bile olabilir.
Yanlış okursanız %25 kaçınılmaz sonuç olur.
Kaldı ki; İl Genel Meclisi oyları baz alınınca “CHP %34 oy aldı” diye bir sonuç ortaya çıkar.
Cumhurbaşkanı ile görüşmeniz ve siyasi havayı yumuşatmanın yanında, yurttaşın sorunlarına çözüm önerileri sunmanız aldığınız oyları – ilk yapılacak seçimde- daha da arttırır.
Ancak; Anayasa Polemiği, size ve partinize zarar verir.
Cumhur İttifakının, birçok belediyeyi kaybetmesinin ilk nedeni, ekonomik çözüm yollarını tartışmak yerine anayasa değişikliği konuşması oldu çünkü.
Yerel Seçimlerde, partinizin almış olduğu oylar sizin değil toplumsal muhalefetin oylarıdır.
O nedenle “havalara girmiş” bir tavırla, ortaya koyduğunuz muhalefet anlayışı yerine, aklınızı başınıza toplayan bir tutum takının.
Örneğin; CHP yöneticileri, laiklik ilkesine uygun bir eğitim sistemi olması için ne yaptı ve ne yapmayı düşünüyor? Bu konuda bir açıklama yapın.
Yoksa, partinize ve toplumsal muhalefete ihanet etmiş olursunuz.
Gerçekten normalleşmek istiyorsanız; genel başkanı olduğunuz partinin ilk genel başkanı Atatürk ile ilgili daha çok bilgi edinin ve O’nun ilkeleri doğrultusunda adımlar atın.
Gereksiz polemiklerden ırak durun yani.
CHP genel başkanı olmak, bunu gerektirir çünkü.
Muhalefetteki bir siyasi parti, iktidara gelmek istiyorsa -önce, yukarıda da yazdığım gibi- ülke gündemini belirlemeyi öğrenecek.
CHP genel başkanı olan birinin, cumhurbaşkanı adaylığı için -neredeyse her gün- yorum ve açıklamalar yapmak yerine “Yurttaşın gündemi bu değil. Erken seçim kararı alınırsa, adayın kim olduğunu öğrenirsiniz” demesi gerekir.
Sayın Özgür Özel,
İhracı istenen teğmenler için olumlu bir şey yapmak istiyorsanız, önünüze gelen mikrofona -bağıra bağıra- konuşmak yerine, o teğmenlerin mezun olduğu okulun öğretmenleri ve idarecileri başta olmak üzere, Genelkurmay Başkanı ve Milli Savunma Bakanı ile yüz yüze özel bir görüşme yapmanızı, görüşme olanağınız olmasa bile en azından öyle bir girişimde bulunarak tarihe not düşmenizi öneriyorum.
Şu anda -bu konuda- her yerde; aklınıza geleni söyleyerek yapmış olduğunuz konuşmalar, teğmenlere yarar değil zarar verilmesine neden oluyor çünkü.
CHP yöneticileri, iktidara gelmek istiyorsa “Sağ tabandan oy almak” için sağ söylemlere sarılmak yerine, sağcı parti liderlerinin kullandığı “3 Y” “Adil Düzen” “Orta Direk” “Benim İşçim, Benim Köylüm” gibi sol içerikli söylemler ve o slogana uygun politikalar üretmesi gerekir.
Sayın Bülent Ecevit, %42 oyu “Ne Ezen, Ne Ezilen. İnsanca, Hakça Bir Düzen” diyerek aldı çünkü.
Ucuz polemiklerden, hep ırak duran Sayın Mansur Yavaş, laf yetiştirmek yerine “Dedikoduları görüyorum ama, ciddiye almıyorum” “Bu dedikoduların, hangi amaçla çıkarıldığını biliyorum” “Ben, Ankara’nın sorunlarını çözmek ve Ankaralıya hizmet etmek için görevimin başındayım” diyor ve beğeni alıyor.
Gündemi, Sayın Devlet Bahçeli belirlediği için, gündemde olması gereken “2025 Bütçe Görüşmeleri” gündem maddesi bile ol(A)madı.
Buna karşın; Sayın Özgür Özel, yeni gündem yaratmak yerine, el yükseltmeyi tercih etti ve ne demek istediğini anlatmak için günlerce uğraştı.
Ana Muhalefet Partisi genel başkanının “Açıklamayı, az önce öğrendim. Partimizin yetkili kurullarında, enine boyuna konuştuktan sonra bir açıklama yapacağız” demesi gerekirken, ayak üstü bir açıklama yapıverdi.
Acaba, siyasi parti genel başkanlarının “Partimizin, yetkili kurullarında konuşup ona göre adım atacağız” demesi çok mu zor?
CHP ve MHP genel başkanları, son söylemleri ve tavırlarını, doğru buluyorsa -en erken zamanda yapılacak- Erken Seçim kararı alınması için bir adım atsınlar ve seçmen tabanındaki karşılıklarını görsünler.
Yerel seçimlerde, birinci parti olan ama meclis aritmetiğine göre -hala- ana muhalefet partisi olan bir partinin liderine yakışan tavır “İç barış ve huzur hedefleniyorsa, Suriye ile ilişkileri düzelterek; hem ülkemizdeki Suriyeliler ile ilgili sorunu, hem de adına ne dersek diyelim, Abdullah Öcalan’dan medet umulan sorunu çözelim. Böyle bir yol izlenmeyecekse de, hemen erken seçim kararı alalım ve sorunu, yeni yöneticiler ve yeni parlamento üyeleri çözsün” demesi gerekirdi çünkü.
İktidara gelmeyi hedefleyen ve Suriye’nin devlet bütünlüğünü düşünen bir genel başkanının, cumhurbaşkanımızın “Suriye ile normalleşme” çağrısından sonra, Suriye devlet başkanı ile özel bir görüşme yaparak “Rusya, savaş halinde olduğu için arkanızda, eskisi kadar güçlü duramaz. İran, İsrail ile yaşanan gerilimden sonra ürkek davranmaya başladı. O nedenle, Türkiye Cumhuriyeti cumhurbaşkanının yapmış olduğu çağrıyı değerlendirin” demesi gerekmez miydi?
Söz, Suriye’deki son durumdan açılmışken, bir soru sormak istiyorum: Cumhur İttifakı, Suriye’deki gelişmelerden dolayı kamuoyu desteğini arkasına alır ve parlamentodan bir erken seçim kararı çıkarırsa, CHP % kaç oy alır ve kaçıncı büyük parti olur?
Sayın Özgür Özel,
Attığınız adımların; parti tabanı tarafından onaylanıp onaylanmadığını, net olarak anlamak için “Olağanüstü Kurultay” kararı almanızı öneriyorum.
Sonuç, belli olunca; ya koltuğunuzu sağlama alır, ya da erken veya zamanında yapılacak bir seçim için yeni genel başkanın, hangi alanda, ne tür adımlar atması gerektiği konusunda fikir sahibi olmasını sağlamış olur.
“Sütten çıkmış ak kaşık” olmak kolay, sorumluluk almak ve -varsa- hatayı kabul etmek zor ama -ancak ve yalnız- değerli insanların davranış biçimidir.
Söz “Sütten çıkmış ak kaşık” olunca, önceki dönem CHP parti sözcüsü, Sayın Faik Öztrak ile ilgili olarak genel seçimlerden önce yazmış olduğum bir metni sizinle paylaşmak istiyorum:
“Faik Öztrak-şu anda- basın toplantısında konuşuyor ve özetle ‘Ülkemizin iyi yönetilmediğini’ söylüyor. Orada olsam ‘Madem öyle, neden iktidar olamıyorsunuz?’ diye sormak isterdim
Faik Öztrak çok iyi bir insan ve ekonomist olabilir.
Kendisi ile aynı ortamda hiç bulunmadım ve kendisini tanımam ama CHP tabanı tarafından sevilmeyen biri olduğunu biliyorum.”
CHP, iktidara gelemiyorsa, bunun nedeni; eski yönetimdeki Faik Öztrak ve benzerleri ile yeni yönetimde onlarla eş değerde olan laf ebeleridir.
Yaklaşık 10 yıldır; iktidar kanadı %52, muhalefet kanadı %48 civarında oy alıyor.
Muharrem İnce -2018’de- %34, Kemal Kılıçdaroğlu -2023’te, ikinci turda- %48 oy aldı.
Her 2 seçimde de; toplam, muhalif oylar %48.
Başarı veya başarısızlığa ve değişim isteyip istemeyenlere bir de bu açıdan bakılsın istedim
Yazımı, gündemden düşmüş gibi olsa da “Kayyım” veya diğer deyişiyle” Kayyum” olayına değinerek bitirmek istiyorum.
Seçilmiş belediye başkanının; hakkında, kesinleşmiş bir hüküm olmadan, görevden alınmasına ve yerine belediye meclisi dışından birinin atanmasına karşı olan biriyim.
Cumhurbaşkanı yardımcısı tarafından barış elçisi olarak kullanılan birinin, birkaç gün sonra “hain” olarak anılmasına da çok şaşırdım.
Görevden alınan belediye başkanlarından biri olan Ahmet Özer -Mersin’de- sevilen ve sayılan bir insan olmasına karşın -ben- kendisini, bir türlü sevemedim.
Buna karşın; ülkemizin en büyük ilçesine, belediye başkanı seçildiği için saygı duydum.
Benim -kendisini- sevip saymam ve değer verip vermemem bir yana, seçilmiş belediye başkanı, ölürse veya görevden alınır ya da ayrılırsa, belediye meclisi -kendi içerisinden- yeni bir belediye başkanı seçerse daha iyi olur.
Soruna, bu açıdan bakınca ve daha, tutuklama kararı çıkmadan, bir takım yayın organlarında -Ahmet Özer’in- yerine atanacak kişinin adının yazılması ve o ismin, birkaç saat sonra atanmasını da yadırgadım.