REYHANLI’DAKİ PATLAMALARIN ARDINDAN
Aşağıdaki yazıyı, 11 Mayıs 2013 tarihinde; Reyhanlı’daki patlamalardan 2 gün sonra, yani 9 yıl önce yazmıştım.
Yazımı okuduktan sonra, o günden bu yana, ne kadar yol aldığımıza siz karar verin.
Reyhanlı’daki patlamalar, her normal insan gibi beni de derinden yaraladı.
Kolu bacağı koparak ölmüş küçücük çocuklar, kanlar içerisindeki insan cesetleri, ellerine havaya kaldırarak isyan eden bir annenin haykırışı hala gözlerimin önünde.
Birkaç gün rüyalarıma girmesi de cabası.
Peki, Reyhanlı’da bu duruma nasıl gelindi?
Suriye’den gelen mültecilere kucak açmak, onları barındırmak, karınlarını doyurmak, onlara çeşitli iş olanakları yaratmak elbette insan olmanın gerektirdiği doğal bir davranış.
Ancak sığınmak için geldiği ülkenin başbakanına “Tayip” diyecek kadar ukalalık yapmasına fırsat verilmesi çok yanlış uygulamaların sonucu olsa gerek.
En büyük yanlışımız da ülkemize sığınmak için gelen insanları önce şımartıp tepemize çıkarmak sonra da ülkemizi terk etmek zorunda bırakmak olsa gerek. Hem de inancına, etnik kökenine bakmadan herkesin barış içerisinde yıllardır yaşamaya alışkın olduğu Hatay şehrini terk ettirmek.
Gelen mülteciler için ayrı yerleşim birimleri oluşturulmaması ayrı bir yanlışımız.
Bana göre; mülteciler için çadır veya konteynır kentler oluşturularak en azından belli bir süre oranın yerli halkından uzak tutulmaları gerekirdi.
Özellikle, mültecilerin Suriye’den getirdikleri malları ucuz fiyata satmalarına izin verilmemeliydi.
O yöredeki ticaret alt yapısı bozulmamalı, yöre halkının ekmeği elinden alınmamalıydı.
Olan olmuş artık.
Bundan sonra, benzer olayların olmaması için neler yapılması ve neler yapılmaması gerekir diye tartışılması gerekir.
Zaman geçirilmeden olayların enine boyuna sorgulanması yapılırsa, sorumlular kısa sürede yakalanıp adalete teslim edilirse ve yeni olayların olmaması için gerekli önlemler alınırsa benzer olaylar yaşanmaz.
Her şeyden önce siyasi parti yetkililerin birbirlerini suçlamak yerine, şimdiye kadar neler yapıldığını ve bundan sonra neler yapılması gerektiğini mantıklı bir şekilde tartışmaları ve çözüm üretmeleri gerekir.
Böyle bir tutum karşısında bölge halkının gerekeni yapacağına yüzde yüz eminim.
Üniversiteyi Hatay’da okudum. İlk gurbete çıktığım yer de Hatay’dır.
Aynı zamanda biz, Hatay’ın ilk üniversite öğrencileriydik. Hatay’ı ve Hataylıyı çok iyi irdeledik. Hatay, tam anlamıyla bir hoşgörü cennetidir.
Bu nedenle Hatay’ı ve Hatay kültürünü çok sevdik.
Hatay halkı; her zaman dini-uyruğu-cinsiyeti-tahsili ne olursa olsun aklı başındadır, güler yüzlüdür, konukseverdir, cana yakındır ve barışseverdir.
Hatay Cumhuriyeti iken, kimsenin burnu bile kanamadan barış içerisinde ve özgür bir ortamda yapılan referandumla ana vatana katılmaları, bu düşüncemin en önemli tarihsel kanıtıdır.
Her şeye karşın uzun vadede, başta Reyhanlı halkı olmak üzere Hatay halkı, Reyhanlı’daki patlamaların ardından da mantığıyla davranacak ve alnının akıyla çıkacaktır.
Yetkili makamlarda bulunanların, patlamalardan hemen sonra halkın gösterdiği tepkilerin haklı veya haksız olduğunu tartışmaktansa doğal olduğunu anlamaya çalışmaları bence sergilenecek en akıllı davranıştır. Canı yanan insanların bu tür tepkiler vermesi olağandır.
Olayların ardından herkes “Patlamalar nasıl meydana gelmiştir ve kimler tarafından yapılmıştır?” diye sordu. Oysa ilk soru “Patlamaların arkasında kim olmayabilir?” olmalıydı. Çünkü bu patlamaların arkasında İsrail’den Amerika’ya, Suriye yönetiminden Suriye’deki muhaliflere, Reyhanlı’da yaşayan mültecilerden Reyhanlı’da huzursuzluk yaratarak rant elde etmek isteyen emlak mafyasına, Türkiye’de bir mezhep çatışması yaratarak yeniden silah satacağı pazar yaratmaya çalışan silah tüccarlarından kargaşa ortamında uyuşturucu pazarlayacak fırsatçılara kadar herkes olabilir.
Ne dersiniz? Haklı mıyım? Yoksa ruh hastası mıyım?
Şimdiye kadar hiç kimse bu yönde bir açıklama ve yönlendirme yapmadığına göre normal biri olmadığım kesin çünkü.