LOZAN VE BİTMEK BİLMEYEN DEDİKODULAR
“Hasta Adam” denilerek bitirilmek istenen, bitmek üzere olan veya bitmiş bir imparatorluğun külleriyle yedi düvelin canını yakan bir Kurtuluş Savaşından sonra kurulan Türkiye Cumhuriyetinin tüm dünya tarafından tanınması anlamına gelen Lozan Antlaşması ile ilgili söylenen şeyler, neredeyse antlaşmanın önüne geçer hale geldi.
“Lozan başarı değil hezimettir” “Lozan 100 yılı kapsayacak şekilde yapıldığı için 2023 yılında bir anlamı kalmayacaktır” “Lozan’da Musul ve Kerkük, bilerek topraklarımıza katılmamıştır” “Sınırımıza çok yakın olan pek çok ada Lozan’da Yunanistan’a verilmiştir” gibi “seç, beğen, al” türünden söylemlerin arkası kesilmiyor.
Bir kaç gün önce bir vatandaşın “Kurtuluş Savaşı diye bir şey yapılmadı. Padişahlığa son vermesi ve hilafeti kaldırması için Mustafa Kemal’e yabancı ülkeler tarafından talimat verildi. Bunun karşılığında devletin başına geçmesi kabul edildi” diyecek kadar saçmalaması üzerine, tarih bilgim çok derin olmadığı halde bu konuyu yazma gereği duydum.
Azımsanmayacak kadar insan aklına geleni söylediğine göre bu konuda ben de bir şeyler yazma gereği duydum.
Bir bakıma “Laf olsun, torba dolsun” durumuna katkı sunmak istedim yani.
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra; “Sevr’i görüp Lozan’a razı olmadık” aslında “Sevr’i yırtıp atarak, Sevr’i yazanlara Lozan’ı imzalattık”
Sevr’le yok edilmek istenen Osmanlı İmparatorluğu’nun yerine Lozan’la Çağdaş Uygarlık yolunda ilerleyen Türkiye Cumhuriyeti’ni kurduk çünkü.
Lozan, başarı değil hezimet olsaydı; ilk cumhurbaşkanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve son cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan “Lozan, bu ülkenin tapu senedidir” anlamına gelen ortak bir cümle kurmazdı herhalde.
Lozan, 100 yıllık olsaydı, antlaşma metninde yazardı. Bu tür antlaşmalarda, gizli kapaklı maddeler olmaz çünkü.
Musul ve Kerkük’te, İngiliz ordusu, hır çıkarmak için beklerken Doğu Anadolu Bölgemizde isyan olayları yaşanmasaydı sonuç daha farklı olurdu bence.
Lozan’da, ada verilmemiş, tam tersine iki ada geri alınmıştır.
Buraya kadar yazdıklarım aslında, tarihçilerin bilgi ve belgelerle ortaya çıkaracakları gerçekler olmalıydı. Ancak benim ülkemde, herkes her şeyi çok iyi bildiği için “Ağzı olan, konuşuyor”
Keşke tarihimize ve tarihçilerimizin açıklamalarına gereken önemi verseydik, verebilseydik. Kimi tarihçilerimiz de tarihi çarpıtmak yerine belgeler neyi söylüyorsa onu söyleseydi.
Kabul etsek de etmesek de, bana göre; dünyanın gelmiş geçmiş en büyük imparatorluğu Osmanlı İmparatorluğu’dur.
Aynı şekilde, en büyük Kurtuluş Savaşını yapan ve yedi düvele diz çöktüren tek lider de Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür.
Lozan ise, Kurtuluş Savaşımızın ve “Türkiye Cumhuriyeti’nin tapu senedidir”
“Aslında Kurtuluş Savaşı yapılmadı” diye başlayan cümleler ise olsa olsa “deli saçması” olur.
Bu deli saçmasına, 100 yıl sonra belki inanalar çıkar ama babasını, dedesini Kurtuluş Savaşı sırasında şehit verenler güler geçer.
Birkaç gün önce benim köylüm olan bir densiz “Atatürk, kahraman değil haindir. Çünkü Lozan hezimettir” diye yazmış.
Sevr; “İstanbul’un ve Boğazların İngilizler tarafından yönetilmesi, kapitülasyonların sürmesi, borçlarımızı nasıl ödeyeceğimize alacaklı ülkelerin karar vermesi, ülkemizin kuşa döndürülmesi ve içimizden birkaç devlet çıkarılması, azınlıklara özel ayrıcalıklar tanınması” ve bunun gibi birçok şeyi içeren bir antlaşmaydı.
Lozan ise; İstanbul ve Boğazların Türkiye Cumhuriyeti tarafından yönetilmesi, kapitülasyonların kaldırılması, borçlarımızın bizim planladığımız şekilde ödenmesi, azınlıklar yerine ülkemize bağlı kalan her yurttaşın vatandaş olarak eşit haklara kavuşması” ve bunun gibi birçok şeyi içeren bir antlaşmadır.
Sevr’in bölünmeyi, Lozan’ın bütünleşmeyi temsil ettiğini anlayamayan biri için bir şey söylemeye gerek yoktu aslında. Ancak ben, Sevr ile Lozan’ı karşılaştırmanın, “sapla samanı karıştırmak” olduğuna dikkat çekmek için birkaç cümle de olsa yazmak istedim.
Özetlemek gerekirse “Sevr, yok etmeye çalışmanın ve boyun eğdirmenin, Lozan ise var olmak için başkaldırmanın yok etmeye-boyun eğdirmeye çalışanlara tükürdüğünü yalatmanın belgesidir.”