27 Kasım 2024

ATATÜRK HEYKELİ SÖKÜLÜRKEN

Ramazan Kara

Aşağıdaki yazıyı, 28.12.2016 tarihinde yazmıştım. Yarın, Atatürk’ü anacağımız için -olduğu gibi- tekrar yayınlama gereği duydum.
Bir yöreye, o yörenin kurtuluşuna önderlik etmiş birinin veya o yörede yetişen ünlü birinin heykel veya anıtının dikilmesi, dünyanın her yerinde doğal karşılanır.
O ülkenin kurtuluşuna önderlik etmiş birinin veya o ülkede yetişen ünlü birinin, ülkenin herhangi bir yerine heykel ve anıtının dikilmesi de doğal karşılanır.
Bu açıdan bakınca, Rize’de doğal karşılanmayan şey; orada bulunan bir heykelin, kaldırılarak yerine önce o yörenin çayı ünlü diye çay bardağı, daha sonra 15 Temmuz darbesine karşı çıktığı için şehit olanların anısına bir anıt yapılmasıdır.
Eminim ki Rize’de, hem çay bardağı hem de Şehitler anıtı yapılacak pek çok alan vardır.
“Rize’yi Atatürk kurtarmadı” anlamına gelen açıklamalar yaparak veya kaldırılan heykelin başında anı resimleri çektirerek önemli bir kesimin tepkisini çekmek ise en hafif deyimiyle kendini bilmezliktir.
Bütün dünyanın, önünde saygıyla eğildiği Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e dil uzatmak hiç kimsenin haddine düşmemiştir çünkü.
Rize’ye, çayı getiren ve o yörenin insanını bu ürünü yetiştirmek için teşvik eden Atatürk’tür.
15 Temmuz Darbe kalkışmasında, tankların önüne yatan ruh, çok zor koşullarda Kurtuluş Savaşı vererek yedi düvele diz çöktürenlerin ruhudur.
Bu bakımdan; Atatürk ile Atatürk’ün teşvik ettiği bir ürünü veya aynı şekilde Atatürk ile Atatürk’ün önderliğinde yurdumuzun kurtuluşunu sağlayanların ruhunu karşı karşıya getiriyormuş gibi bir yanlış anlamaya neden olmak az önce de belirttiğim gibi “En hafif deyimiyle kendini bilmezliktir.”
Dilerim ve umarım, ülkemizi yönetenler durum ile ilgili gerekli açıklamayı, bir an önce yaparlar.
Öyle bir açıklamanın yapılmayacağını düşünerek “Rize’nin işgali ve işgalin sona ermesi” hakkında da birkaç satır yazmak istiyorum.
Ruslar, 6 Mart 1916’da Rize’yi işgal etti.
17 Ekim 1917 tarihinde Sovyetler Birliği’ni kuran Lenin ve arkadaşlarının “”Çarlık Rusya’sının işgal ettiği topraklardan çekilme” kararından sonra Ruslar, Doğu Karadeniz Bölgesi’nde işgal ettikleri topraklarımızı 1918 yılında terk ettiler.
Rize Belediye başkanı Reşat Kasap “Rize’nin Kurtuluş Günü, 2 Mart 1918. O tarihte Atatürk, Samsun’a çıkmamıştı. Önce öğrenin” demiş. Aynen katılıyorum.
Ancak Rize’de kaldırılan Atatürk heykeli, “Atatürk, Rize’yi kurtarmadığı” için kaldırıldıysa o davranışa katılmıyorum.
Rize’yi, “15 Temmuz Demokrasi kahramanları” da kurtarmadı çünkü.
Az önce sözünü ettiğim gibi, 15 Temmuz ruhunun mayası, Kurtuluş Savaşı verip kazananların ruhudur.
Dilerim ve umarım, ülkemizi yönetenler bu durum ile ilgili gerekli açıklamayı da bir an önce yaparlar.
Bu yönde bir açıklama yapılmazsa işin ucu çok farklı yerlere çekilir diye korkuyorum.
Birilerinin çıkıp “Rize’nin düşman işgalinden kurtulmasını sağlayan Sovyetler Birliği’ni kuranlardır. Bu nedenle oraya Lenin’in heykeli dikilsin” demesinden korkuyorum çünkü.
Aynı şekilde başka biri çıkar, “Atatürk, Küba’yı da kurtarmadı. Oradaki heykeli de sökülsün” der.
Geçmişine sahip çıkmayanın geleceği de olmaz.
Atatürk’ün “Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu’nu kurdurmasının ve o kurumlara mirasından pay bırakmasının altında yatan neden de “Geçmişine sahip çıkmayanın geleceği olmaz” mantığıdır.
Atatürk’ü iyi anlayan, Atatürk’ün yaptıklarını doğru yorumlayan ve Nutuk’un tamamını anlayarak okuyan hiç kimse “Atatürk, kendinden önce devlet yöneten Türk büyükleri ve Osmanlı Padişahları hakkında aşağılayıcı, küçümseyici şunu söylemiş” diyemez.
Bu bakımdan, konusu Atatürk heykeli olan böyle bir gündemin; iki başbakan, bir cumhurbaşkanı çıkaran Rize’den kaynaklanması beni, çok üzdü.
Eminim bu olay karşısında, ilk kez Atatürk’ün oturduğu cumhurbaşkanlığı makamında şu anda bulunan cumhurbaşkanımız Sayın Tayyip Erdoğan da üzülmüştür ve gerekeni yapacaktır.
Manevi değerlere sıkı sıkıya bağlı olduğuna inandığım cumhurbaşkanımızın kafası bozulursa işi, Rize Belediye başkanını açığa aldırıp soruşturma açtırmaya kadar götüreceğine inanıyorum.