ATATÜRK ve KÖTÜLÜKLÜ DÜNYA
Hepimizin bildiği gibi, facebookta “Bir milyonu geçmesi gerek” yazarak, özel mesajlarla gönderilen ve konusu “Atatürk veya Atatürkçülük” olan; yazı, resim, afiş ya da videolar var.
Sözünü ettiğim gönderiler bana da geliyor.
Bu tür paylaşımların çoğunu, incelemeden siliyorum.
Bana göre “80 milyondan fazla insanın yaşadığı ülkemizde, Atatürkçülüğü bir milyon kişiyle paylaşmak ile ayakta tutmaya çalışıyorsak Atatürkçülüğün ne olduğunu bilmiyoruz demektir”
Atatürkçülük, gizli gizli dile getirilecek bir düşünce değil, her alanda; el ele, kol kola, omuz omuza haykırırcasına, yer etmiş olması gereken bir bir yaşam biçimidir çünkü.
Bundan önceki yazılarımda da belirttiğim gibi “Atatürkçülük; çağdaş uygarlık yolunda ilerlerken, önümüze çıkan her engeli aşabileceğimiz yenilmez bir güç, sorunlarla baş edebilmemiz için başarıya yönelmemizi sağlayan kusursuz bir pusula, başımızın her sıkıştığına her yerde, her koşulda, her zaman yolumuzu aydınlatan bir ışık olan tek çıkar yoldur.”
Yasal olmayan bir düşünce veya yaşam biçimi gibi, gizli kapaklı işler yaparcasına özel mesajlarda, propagandası yapılacak veya utanılacak bir şey değildir yani.
Atatürkçüler, Atatürkçülüklerini özel mesajlar yerine, Atatürk düşmanlarının; gözünün içine soka soka gösterseler, kulaklarını sağır edercesine haykırsalar, birileri çıkıp da “10 Kasım günü, genelevler açık mıydı acaba?” diye soramazdı.
Başka birileri de “İnsanlık gereği olarak” tescilli Atatürk düşmanı birini ziyaret etmek yerine, başında bulunduğu teşkilatın kurucusunun mezarını ziyaret etmeye giderdi.
Diyanet İşleri Başkanlığı yetkilileri, çıkıp “Televizyonlarda abuk subuk konuşanlar, yanlış yoldalar” der mi, demez mi? Bilemiyorum.
Ancak geçmişte, onların demediklerini veya diyemediklerini, Milli Güvenlik Konseyi başkanı ve cumhurbaşkanı olarak Kenan Evren; mitinglerde, ayetler okuyarak söylediği için Almanya’da yaşayan bir Atatürk düşmanının çıkıp “Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetenler benden çok korktukları için, bana en yüksek makamda bulunanlar laf yetiştirmek zorunda kalıyor” anlamında şeyler söylediğini, çok iyi anımsıyor ve biliyorum.
Kötüler ve kötülükler, mikroplar gibi çabuk yayılır. Kötü düşünceler ve kötü niyetliler de öyle. Yeter ki, uygun ortamı bir kez bulsunlar.
99 yıl önce, bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşları, kötülerin ve kötülüklerin önünü kesmek için ilk adımı attıklarında, geleceğimiz olan çocuklara ve gençlere hem çok önem vermişler, hem de gelecek yöneticilerin, aynı değeri vermeleri için telkinlerde bulunmuşlardı.
O nedenle ben, yazıma; bu konuda, ne kadar doğru bir karar verdiklerini gösteren bir anımı ve bir gözlemimi sizlerle paylaşarak son vermek istiyorum.
2000 yılında; 10 Kasım günü, öğrencilerime “Atatürk, bir anda sınıfımıza gelse Ona ne söylemek isterdiniz?” diye sorduğumda, verilen en ilginç yanıt:
-“Atatürk’üm, zahmet olmazsa kötüleri yeniden yok eder misiniz” olmuştu.
Altı yıl önce, Anıtkabir’i ziyarete gelen küçük bir çocuk da “Atatürk bizi, kötülüklü Dünya’dan kurtardığı için görmeye geldim” demişti.
İşte bu nedenle ve “Bugünün küçüğü yarının büyüğü” olacağı için ben “Türkiye Cumhuriyeti, ilelebet payidar kalacaktır” sözüne olan inancımı hiç kaybetmedim, kaybetmeyeceğim de.