İNSAN HAKLARI VE YUMURTA GÜNLERİ
Aşağıdaki yazıyı; Üniversite öğrencilerinin, Anayasa Profesörü –rahmetli- Sayın Burhan Kuzu’nun, okullarında konuşması varken O’nun olduğu yere yumurta attıkları gün yazmıştım. Hem üniversite gençliğinin tepkilerini hala anlayamadığımız için hem de -renkli bir kişi olan- Sayın Burhan Kuzu’yu rahmetle anmak için tekrar yayınlama gereği duydum.
Bugün İNSAN HAKLARI GÜNÜ ve içinde bulunduğumuz hafta da İNSAN HAKLARI HAFTASI…
İnsan, en donanımlı ve konuşabilen tek canlı olmasına karşın en zor iletişim kurulabilen, en zor anlaşılabilen, en zor eğitilebilen, haklarını en çok savunabilen canlıdır da…
İnsanların en temel hakkı yaşama hakkıdır. Diğer hakları, daha iyi koşullarda yaşamaya yöneliktir. Güvenli yaşama hakkı, sağlıklı olma hakkı, eğitim hakkı, barınma hakkı, seyahat hakkı gibi haklar buna bağlı olarak sayabileceğimiz hakların bazılarıdır.
Toplantı ve gösteri hakkı ise genellikle, bu hakların daha iyi koşullarda kullanılmasını sağlamaya yönelik önceden izin almaksızın kullanılabilen bir haktır. Bu haklar kullanılırken güvenliği sağlamak devletin görevi, başkasına zarar vermemek de hakkı kullananların sorumluluğudur. Ancak her nedense ülkemizde ne zaman böyle bir amaca yönelik eylem yapılsa hoş olmayan şeyler oluyor.
“İnsanlar, konuşa konuşa anlaşır” diyoruz ama daha birbirimize saygı duyarak konuşmayı da dinlemeyi de bilmiyoruz. Hepimiz genç olduk ama gençleri anlamakta zorlanıyoruz nedense.
Kanı delirmiş anlamı içeren “DELİKANLI” sözcüğü benim en sevdiğim sözcüklerin başında gelir. Gerçekten o dönemde kanımız deliydi. Hele damarımıza basıldığını, insan yerine konulmadığımızı hissettiğimizde iyice delirirdi. Bunu en iyi şu anda ülkeyi yöneten kuşağın bilmesi gerekir. Çünkü onların çoğu ya 68 kuşağının içinde bulunmuş veya o kuşağın tavırlarını görmüş bir neslin temsilcileri…
Son olaylar başladığında yetkililerden biri, gençlerin bir kaç temsilcisiyle, birkaç dakika konuşmayı deneseydi olaylar kesinlikle çığırından çıkamazdı. Ne güvenliği sağlamakla görevli polisler, etkisiz hale getirdikleri eylemcileri, “Madem ki, eşek sudan gelmiyor, biz de çocuğu düşünceye kadar dövelim” mantığıyla coplardı, ne de ülkemizin geleceği olan gençlerimiz ülkemizin Anayasa profesörlerinin kafalarına yumurta yağdırırdı.
Söylediklerimin başbakanımızın kulağına kadar gitmeyeceğini, gitse bile dikkate alınmayacağını bile bile, bir insan, bir yazar, bir baba, bir eğitimci olarak başbakanımıza sesleniyorum.
Her olumsuzluğun temelinde anlayışsızlık, sevgisizlik, saygısızlık, hoşgörüsüzlük yatar. Siz de, biz de genç olduk. Ne kadar değer verildiyse o kadar değer verdik. Üstümüze gelindikçe, altta kalmamaya çalıştık. Toplum içinde küçük düşürüldüğümüzde, küçük düşürmeye kalktık. Bize sahip çıkanlara biz de sahip çıktık… Eminim şu anda ülkeyi yöneten sizler de öyleydiniz.
Lütfen, olayların bitmesi için gerekeni bir an önce yapın. Havalarda daha fazla yumurta görmek istemiyoruz.
Unutmayalım ki, karga da yumurtadan çıkar. kartal da…Bülbül de yumurtadan çıkar, yılan da..
İnsan Hakları Haftasında havada uçuşan yumurtaların son yumurtalar olması ve bu yumurtalardan barış güvercinleri çıkması dileğiyle hoşça kalın…(10.12.2010