CHP’de DEĞİŞİM veya YENİLENME
Senelerce, Kemal Kılıçdaroğlu’nun davulunu çalarak profosyonel davulcu oldum. Artık, başka birinin davulunu çalmak istiyorum.
Lider değişsin ama benim koltuğum değişmesin veya iade edilsin. Hep muhalif olalım ve çözüm yerine laf üretelim. Halka dokunmaya ve iktidara gelmeye gerek yok. %25 oy bize yeter yani”
Yukarıdaki metin; CHP içerisindeki değişimci ve 3-4-5-6 veya7 dönemdir milletvekili olan herhangi birinin anlatmak istediği şey olsa gerek.
Partiyi iktidara taşımak için değişim istenseydi; o kadar yıl milletvekilliği, parti meclisi üyeliği, genel başkan yardımcılığı gibi tepe noktalarda bulunan birinin “İyi niyetle çalışarak elimden geleni fazlasıyla yaptığım halde; partimin, %25 olan oy oranını daha yukarıya çekecek bir katkım olmadı. O nedenle, herhangi bir makamda oturmak yerine, sıradan bir üye olarak kalmayı yeğliyorum” demesi gerekirdi çünkü.
3-4-5-6 veya 7 kez CHP milletvekili seçilip partisini -tek başına- iktidara getiremediği gibi, iktidar ortağı bile yapmayanların “CHP’de, değişim şart” deme hakkı yoktur yani.
Son seçim yenilgisinden sonra, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu “Tüzük değişikliği yapılmasını” bir kez daha gündeme taşıdı.
Yeni tüzükte “2 veya 3 dönemden fazla seçilmeme” kuralı olacağı söyleniyor.
3-4-5-6 veya 7 dönem seçilenlerin büyük bir çoğunluğunun, yeni bir genel başkan istemelerinin altında yatan ana nedenin, öyle bir tüzük yaptırmamak olduğuna inanıyorum.
Nedeni, ne olursa olsun; onlara, bir öneride bulunuyorum.
CHP Genel Merkezi ve genel merkeze kazan kaldıranların büyük bir çoğunluğunu oluşturan eski genel merkez üyeleri, ne yapacaksa yapsın ve ülke gündeminden bir an önce düşsünler.
Vatandaş; koltuk hastalığına yakalanıp laf ebeliği yapanları dinlemek değil yaşadığı sorunların konuşulmasını istiyor çünkü.
CHP’nin asıl sorunu, genel başkanın o veya bu olması değil vatandaş ile bağ kuramamak.
İktidar partisi, %7 civarında oy kaybettiği halde -CHP- o seçmenden oy alamadı çünkü.
Öne çıkan koltuk hırsı, her iki tarafın da gerçeği görmesine engel olduğu için CHP’de, sular durulmuyor. Hemen olağanüstü kurultay toplansa ve partinin başına -Altan Öymen, Hikmet Çetin, Murat Karayalçın, Yılmaz Büyükerşen gibi- bir ağabey gelse ve Yerel Seçimlere, O’nun önderliğinde gidilse -acaba- daha mı iyi olur?
O süreçte, gerekli tüzük değişiklikleri yapılır ve Yerel Seçimlerden sonra, olağan kurultay toplanarak yeni yönetim seçilir.
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, genel başkan olarak kalsa da, kendilerine “Değişimci” diyen eskiler ağırlıklı olacak bir yönetim gelse de, partiden kopmalar olmasa bile sandıkta kopmalar olacağını öngörüyorum.
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, sık sık “Delege, ne derse o olur” türü söylemlerine tanık oluyoruz.
CHP delege seçimlerini, çarşaf liste ile değil blok liste ile yapıyor.
Tüm delegeler, en az, %50+1 oy alan listeden seçiliyor yani.
Bir mahalleden, 25 delege seçileceğini, 301 kişinin oy kullandığını ve bir listenin 150, diğer listenin 151 oy aldığını varsayalım. 151 oy alan liste, 25 delegenin hepsini alıyor.
Bunun, neresi demokratik bir seçim?
Delege seçimlerinde, il ve ilçe başkanlarının yanında, belediye başkanlarının da ağırlığını hissettirdiğine tanık olmuş biri olarak, şu soruyu sormadan geçemeyeceğim: CHP il ve ilçe yöneticileri ile belediye başkanları -acaba- mahalle delegesi seçimleri için gösterdiği çabanın %70’ini genel seçimlerde gösterdi mi?
Seçimin kaybedilmesinin, birçok nedeni olsa da; en belirleyici neden, sözünü ettiğim %70’lik çabanın olmamasıdır bence.
Altılı masa, seçimi; masada bulunanların sayısı az olduğu için değil, O bileşenler “Millet İttifakı” ve “Milli Görüş Kökenlilerden oluşan bir ittifak” ile seçime gitmediği için de kaybetti.
Milli Görüş kökenlilerin çoğu, Altılı Masaya değil Cumhur İttifakına oy verdi çünkü.
O nedenle “Gerekirse, 16’lı masa kuracağım” demek; gömlek giymeye, ilk düğmeyi yanlış ilikleyerek başlamak gibi bir şey olur.
Seçim bitti ve partililerden çok, başka partililerin ya da hiç oy vermeyecek olanların “partinin nasıl başarılı olacağını ve daha çok oy alabileceğini” konuştuğu -Dünya’daki- tek parti CHP oldu.
O nedenle; CHP yöneticilerine, benim de birkaç önerim olacak: “Erken teşhis, hayat kurtarır” sözünü anımsayıp gereğini yapmamak -size- çok pahalıya mal olur.
“Kötüler -kendilerine- tahammül edildikçe azar” diyen adamı, geç anlamak da öyle
Hüda Par ve YRP ile seçim İttifakı yapan Adalet ve Kalkınma Partisi, o partilerden gelen oylardan daha çok oy kaybettiği halde, seçimlerde başarılı oldu.
O partilerin, radikal istekleri sürer veya yerine getirilirse ve aynı ittifak, Yerel Seçimler için de sürerse -bana göre- Adalet ve Kalkınma Partisinin kaybedeceği oy yüzdesi daha çok artar.
O nedenle, Cumhur İttifakı bileşenlerinin -Yerel Seçim sürecinde- projelerden çok; LGBT, okullarda görev verilecek Manevi Danışmanlar, kız çocuklarının ayrı sınıf veya okullarda eğitim görmesi ile başörtüsü için yasal düzenleme üzerinde konuşacağını sanıyorum.
Millet İttifakının ana bileşeni olan CHP ve İyi Parti, her seçim bölgesinde, ayrı adaylar göstererek seçime girerse de -1994 genel seçimlerinde olduğu gibi- CHP’li belediyeler kaybedilir.