27 Kasım 2024

DIŞ POLİTİKADAN, İÇ POLİTİKAYA

Ramazan Kara

Ortadoğu’da barışın sağlanması için, Türkiye Cumhuriyetinin; Suriye, Mısır ve İsrail ile “Yurtta Barış, Dünya’da Barış” ilkesi ışığında ve ülkemizin çıkarları doğrultusunda, iyi ilişkiler kurması gereklidir.
O nedenle; ülkemizi yönetenlerin, Suriye ve Mısır ile yakınlaşmasını önemsiyorum.
Dilerim ve umarım, muhalefet cephesi “Geçmişte, şöyle oldu, böyle oldu ve onu dediniz, bunu dediniz” diyerek eleştiri oklarını çekmek yerine, olumlu şeyler söyler.
Son atılan adımlar; ülkemizdeki Suriyelilerin, ülkelerine gönderilmesi için de bir köprü olacaktır çünkü.
Yukarıdaki metni, yaklaşık olarak 3 yıl önce yazmıştım.
Cumhurbaşkanımız, Mısır’ı ziyaret edince, tekrar paylaşma gereği duydum.
Yıllardır, Ortadoğu’da barışın sağlanması için; Türkiye, Mısır ve Suriye’nin aralarında, büyük bir sorun olmaması gerektiğine dikkat çekerim.
O nedenle “Armudun sapı, üzümün çöpü” demeden, cumhurbaşkanımızın Mısır ziyaretini önemsiyorum.
İstanbul Büyükşehir Belediyesine başkan seçilen 2019 Yerel Seçimlerinde kullanılan “Sisi’ye mi oy vereceksiniz?” türü soruların, bir daha gündeme gelmemesi dileğiyle; darısı, Suriye ziyaretine olsun.
Söz, yerel seçimlerden açılınca; birkaç gün önce, cumhurbaşkanımızın, Hatay’da söyledikleri aklıma geldi.
Turgut Özal “Eli kolu bağlı belediye başkanı ister misiniz?” diye sormuştu.
Cumhurbaşkanımız “Merkezi yönetim ile yerel yönetim el ele vermezse, o şehre bir şey gelmez. Hatay’a geldi mi? Hatay garip kaldı, Hatay mahzun kaldı” demiş.
Atatürk’ün “Benim, şahsi meselem” dediği Hatay garip ve mahzun kalmış demek ki.
“Belediye, iktidar partisinden olmazsa, istediği hizmeti yapamaz” diye özetleyebileceğim şeyler söyleyen Turgut Özal’ın partisi, birçok belediye başkanlığını kaybetmişti.
Cumhurbaşkanımız, yukarıda dikkat çektiğim şeyleri söylemeyi sürdürürse, iktidar partisinin belediye kaybetme riski var.
Her ne kadar Turgut Özal Döneminin muhalefet liderleri -Süleyman Demirel ve Erdal İnönü- ayarında muhalefet liderleri olmasa da, halkımız, bu tür söylemlere karşı ters tepki veriyor.
Sayın cumhurbaşkanımızı; eleştirme ve onlarca danışmanı ve Dünya Lideri olduğu için kendilerine akıl vermemin haddim olmadığı gibi hadimi aşmak olduğunu bilen biriyim.
Ancak, siyasi rakiplerine “Beyefendi” diye hitap eden rahmetli Necmettin Erbakan’ın kanatları altında yetişmiş biri olduğu için kendilerinin, ana muhalefet partisi genel başkanına “Özgür Efendi” demesini yadırgadım.
Efendilik herkese nasip olmayan bir kavram olsa da “Falanca Efendi” şeklindeki hitap genellikle, odacı olanlara karşı kullanılan bir hitap türüdür çünkü.
Bayram ikramiyesi olarak dile getirilen 3000 lirayı da yadırgadım.
O ikramiye birkaç gün sonra “Cumhurbaşkanımızın onayıyla 3000 liradan daha fazla olacak olsa da -şu anda, gündemde olan- 3000 liralık 2 bayram ikramiyesi -365 gün için- günlük, 2 ekmek parası kadar bir ücret eder.
O nedenle, hiç verilmesin daha iyi olur bence…
Böylece, enflasyonun, bu kadar yüksek olduğu bir zaman diliminde; MTV kadar dişe dokunmasa da, emeklilerden devlet bütçesine “karınca kararınca” katkı sağlanmış olur.
Enflasyon, tüm önlemlere karşın; hala, Dünya’daki en yüksek oranlarda.
Gerektiği gibi yerli üretim yapmıyoruz çünkü.
Birkaç yıl öncesine kadar, Dünya’da üretilen mercimeğin %40’ı Türkiye’de üretiliyordu.
Şu anda, Kanada’dan mercimek alıyoruz.
Çukurova, pamuk cennetiydi.
Şu anda, Çukurovalı gençlerin büyük bir çoğunluğu, pamuk bitkisini tanımıyor.
Buna benzer birçok şeyi, buğday başta olmak üzere anavatanı ülkemiz olan birçok ürün için söyleyebiliriz.
Yazımı, 06.09.2020 tarihinde, sosyal medya hesabımda paylaştığım bir metinle bitirmek istiyorum.
Ülkemizi -çok değil- 1 yıl yönetme yetkim olsa; üretimi arttırarak, halkın refah içerisinde yaşamasını sağlar(D)ım.
Nasıl mı?
Yabancı ülkelerden tohum almak yerine yerli tohum kullanıp tarımı canlandırarak, maki bitki topluluğu olan yerlerde “kanser olmayan tek canlı türü” keçinin üretimini arttırıp dış ticaret ortamı oluşturarak, Tuz Gölü çevresinde beslenecek koyunların sayısını arttırıp organik tuzlu ot ile beslenmiş koyun eti için pazar yaratarak, üç yanı denizlere çevrili ülkemizdeki balıkçılığı teşvik ederek, turizm gelirlerini arttırarak…
Tarım ve hayvancılık için uygun bir ortam yaratarak yani…
Öyle veya böyle, ülkemizde ve Dünya’da belli bir pazarı olan madenlerimiz ve sanayii ürünleri için yapılacak iyileştirmeler de cabası olur…