FARKLI KÜLTÜRLERDE GELİŞEN ÇOCUKLAR
“Yabancı uyruklu çocuk sayısı arttıkça başvuran çocuk danışan sayımız da artıyor.
Çocukları değerlendirmeye alıp takip etmekte zorlanıyoruz. Dillerini bilmediğimiz gibi yardımcı da olamıyoruz.
Problem büyük, kontrol altına alınması gereken durumlar çok fazla!”
Ülkemizde, objektif gelişimsel değerlendirme ve izlem yapabilmemiz için Türkiye standardizasyonu düzenlemiş yani Türk çocuklarının üzerinde çalışılarak değiştirilip, geliştirilmiş gelişimsel değerlendirme araçları bulunmakta ve kullanılmaktadır. Türk çocuklarının üzerinde, başvuru hangi ilden gelirse gelsin testler rahatlıkla uygulanabilmektedir. Ancak aynı gelişimsel değerlendirme araçları yabancı uyruklu çocukların yalnızca evrensel olan gelişimsel süreçlerini takip edebilmemiz için imkan tanıyor.
Yabancı uyruklu çocuk sayısı arttıkça başvuran çocuk danışan sayımız da artıyor.
Çocukları değerlendirmeye alıp takip etmekte zorlanıyoruz. Dillerini bilmediğimiz gibi yardımcı da olamıyoruz. Halbuki göç eden kişiler için gelişimsel değerlendirme ve takiplerinin yapılması adına çok sayıda kontrol merkezinin bulunuyor olması gerekirdi. Maalesef burada bir problem söz konusu.
İletişim kurmakta zorlanıyoruz. Bu da bekleyen diğer vatandaşların hizmet alma sürelerinin sarkmasına sebep oluyor. Hem özel hem de kamuya ait alanlarda bu açıdan çok ciddi problemler yaşanıyor.
Türkiye transit ülke konumundan göç alan ülke konumuna geçerken, özellikle büyükşehirlerimiz farklı coğrafya ve kültürden insanlara ev sahipliği yaptığını biliyoruz. Bu kalabalıkla birlikte hızla artan çocuk nüfusunun sadece gelişim sağlıkları nasıl korunuyor diye sorgulamamız yetersiz kalacaktır. En basit örneği ile psikososyal – duygusal- cinsel gelişimlerinin ülkemizin çocuklarından çok daha farklı bir çerçevede ilerlediğini söyleyebilirim. Çocukların ufak yaşta evliliğe sürüklenmelerinden tutun, cinsel gelişim bağlamında bakış açılarına kadar değerlerimizden çok uzaktalar. Bunun nedeni de geldikleri ülkelerin sosyodemografik yapısına sahip ailelerin verdiği eğitim ile doğrudan bağlantılıdır. Ayrıca sığınmacıların sosyoekonomik refah seviyeleri hangi düzeyde olursa olsun bizlerin çocuklarımıza, genel yorumumla, birer birey olarak davranmamızı ve modern kimliklerine erişmelerine imkan tanımamızı, eğitim süreçlerini desteklememizi, kendilerini gerçekleştirmelerine teşvik etmemizi, kısacası yaşam tarzımızı algılamakta zorlandıklarını ifade edebilirim. Aileleri bizi anlamakta ve uyum sağlamakta zorlanırken çocukları düşünemiyorum. Hep söyleyeceğim kontrol şart….
Bizim kültürümüzü dolaylı yollardan öğreniyorlar.
İçimizde olmalarına rağmen, yetiştikleri aile ortamına istinaden bizlerden çok uzak bir düşünce coğrafyasında yaşıyorlar Ahlaki açıdan edindikleri gelişimsel bilgiler bizlerin edindiği ahlaki gelişimden çok farklı. Bu kadar iç içe olmamızın bir anlamı yok. Kohlberg’in, “Ahlak gelişimi kuramının” kemikleri sızlıyor desem abartmış olmam diye düşünüyorum.
Kültürümüzü dolaylı yollardan öğreniyorlar dedim, çünkü okullarımız Türkçe bilmeyen yabancı uyruklu öğrencilerle dolu. Bu gözlem yazısında buna değinmemek haksızlık olurdu. Farklı sosyodemegrafik ve ekonomik koşullara sahip ortamda büyüyen çocukların anlamadıkları bir dilde eğitim görmeleri sizce ne kadar doğru? Çocuk dünyanın neresinde olursa olsun çocuktur. Evet! peki ya onların sağlıklı akademik gelişim hakları için kim ne yapıyor? Ne kadar fırsat veriyor? Sormamız gerekmez mi? Ya da neden kontrollü bir şekilde tek bir alanda eğitim görmüyorlar diye sorgulamak gerekmez mi? Bence düşünülmesi gerekirdi. Bizzat kendim bir anaokulunda öğretmenleri tarafından ülkemizin vatandaşı olan yaşıtları etkinliğe alınırken Türkçe bilmeyen çocuğun hüzünlü gözlerini gördüm. Katılımı söz konusu dahi olamazdı. Çünkü hiçbir şey anlamıyordu! Etkinliklerin yönergelerini nasıl anlayacak! Öğretmeninin de bunları aktarması imkansız. Dünyanın en ağır cezası kendi dilinden konuşmayan insanların arasında kalmaktır. Halbuki Suriyelilerin göç edişi 2011 de başlamıştır. Yıl 2022 ve Çocuk 4 yaşında! Sizce de çocuğun yaşadığı travma değil mi? O çocuğun bulunduğu ruh hali diğer akranlarının duygusal ve sosyal gelişimleri açısından nasıl algılanıyor? Bu düzene izin veren sistemin bunlardan haberi var mı? Ben merak ediyorum.
Çocukların yüksek yararı için daha uygun bir ortamda erken çocukluk eğitimi alması gerekirdi.
Aynı olayı liseye giden yabancı uyruklu göçmen öğrencilerde de gördüm. Bu çocuklar çok üzgün. Aynı şekilde iletişim kurmakta zorlandıkları için akranları da! Bu iletişimsizlik zaman zaman öfke patlamalarına neden olabiliyor. Kendisini ifade etmekte zorlanan bireyin öfkelenmemesi neredeyse imkansızdır.