HAYVANLAR VE “HAYVAN” DEDİKLERİMİZ
Birkaç ay sonra; hangi bölgede ve hangi yerleşim biriminde yaşarsak yaşayalım, sokakta soğuktan ve açlıktan etkilenen sahipsiz, başıboş titreyen hayvanlar görürüz.
Bir bakarsınız bir kedi, bir bakarsınız bir köpek, bir bakarsınız bir kuş olur bu.
Ürkek ürkek, sanki “açım, üşüyorum, çaresizim ama herhangi bir yardımınız olmayacaksa ne olur beni kovmayın, kötülük yapmayın” der gibi bakarlar.
Peki içimizden, kaç kişi onların bu yalvaran bakışlarına olumlu bir tepki veririz?
“Aslanım”, Koçum”, “Kartalım”, “Kanaryam”, “Kaplanım”, “Kuzum”, “Ceylanım”, “Civcivim”, “Boğam”, “Horozum” denildiğinde kasım kasım kasılan hayvanlarımızdan(!) bile olumlu bir tepki alabiliyor muyuz acaba?
Yoksa, o çaresiz ve kimseye zarar vermeyi düşünmeyen, düşünemeyen zavallı yaratıkları kovalıyor muyuz?
Üzerlerine kaynar sular dökecek kadar insanlıktan çıkmış ilkel yaratıkları görünce, “Keşke kovalasak” demekten kendini alamıyor insan.
Çocukluğum köyde geçti benim.
Komşumuzun bir köpeği vardı. Ona arada bir artan yemek artıklarımızı verirdik. Daha sonra ilçeye taşındık. Aradan yıllar geçti. Çocuk yaşımda ayrıldığım köyüme, olgun bir insan olarak gittiğimde o köpek beni kokumdan tanıdı.
Yanıma geldi üzerime atladı ve yakınını görmüş bir insan gibi sevindi.
Üç kez köpekler tarafından ısırıldığım için köpeklerden korkan ve bu yüzden köpeklerden ırak durmaya çalışan ben, gözyaşlarımı tutamadım.
Bir kaç lokma yiyecek karşılığında bizi sevmekten, eğlendirmekten, kapılarımızda bekçilik yapmaktan başka bir şey yapmayan, yollar ayrılsa da yıllar geçse de kokumuzu unutmayacak kadar bize bağlı kalan, bu sadık ve sevimli yaratıklardan ne istiyoruz peki?
Neden birilerine kızdığımızda “köpek” diyoruz? Hem de itlik yapan birinin, hiç bir zaman, hiç bir koşulda köpek kadar olumlu, köpek kadar sevimli, köpek kadar sadık olamadığını, olamayacağını bile bile.
Hayvanları korumayı ve hayvan haklarını neden yalnızca 4 Ekimlerde anımsıyoruz veya anımsar gibi yapıyoruz?
Neden, köpek gibi sadık olanları sevdiğimiz halde köpekleri sevmiyoruz?
Neden, eşek gibi çalışanları överken eşekleri sevmiyoruz?
Neden, koyun gibi ses çıkarmadan itaat edenleri sevdiğimiz halde koyunları yalnızca kurban etmek için seviyoruz?
Neden, tay gibi kızları, kısrak gibi kadınları göklere çıkarırken atları koşturmak ve en ağır işlerde çalıştırmak dışında arayıp sormuyoruz?
Neden, sokağımızdaki pisliğimizi yediği halde bize, yumurta gibi mükemmel bir besini sunan tavuklarımızı hor görüyoruz?
Neden, beslediğimiz hayvanları dövüştürmekten haz duyuyoruz?
Neden, zavallı hayvanlara tecavüz ediyoruz?
Neden, beslediğimiz binlerce, milyonlarca hayvanı bir günde kurban ediyoruz? Hem de çoluk çocuğun gözleri önünde bile kanını sokağa akıtmaktan sakınmadan.
Kan davaları ve töreler nedeniyle her yıl, binlerce yakınını katletmekten mutlu olan insanların, daha doğrusu insanımsı yaratıkların olduğu bir toplumdan daha ne bekleyebiliriz değil mi?
Birine kızınca “HAYVAN!” diyenleri görünce, için acıyor benim.
Hayvanlar, dişisine şiddet uygulamıyor ve yavrularına tecavüz etmeyecek kadar insan çünkü.
Keşke insanlara hakaret ederken “HAYVAN” demeden önce biraz düşünsek.
Bize göre, hayvanlaşan yaratıklara “HAYVAN” derken, acaba hayvana hakaret mi ediyoruz yoksa o garip ve ilkel yaratıklara iltifat mı ediyoruz?
O yaratıkların; topluma, hayvan kadar yararlı olmaları mümkün mü, acaba?
Keşke çöpe attığımız yemek artıklarını, ekmek kırıntılarını, sokaklarda çaresizlik içerisinde yaşayan hayvanların korkmadan yiyebilecekleri yerlere bırakabilsek.
Keşke sıcak yaz aylarında, sıcaklardan bunalan hayvanlar içsin diye bir kap suyu uygun bir yerlere koyabilsek.
Keşke…