HİPERAKTİF ÇOCUKLAR KİMİN ESERİ?
Bir kaç yıl önce, hiperaktif ve dikkat eksikliği olan çocuklara verilen ilaçlarla ilgili “Yeni neslin farkını, fark edemiyoruz ve uyuşturuyoruz. Bu durum beni çok üzüyor” diye başlayan bir yazı okumuştum.
Ben de çok üzüldüm. Hala da üzülürüm. Söz konusu yazıda, hiperaktif ve dikkat eksikliği bulunan çocuklara verilen ilaçlar ve o ilaçların yan etkileri de anlatılıyordu çünkü.
Zaten, yazıyı okuyup da üzülmemek elde değildi.
Bir ilaç firması temsilcisinin “İlaç sektörü bir hastayı asla iyileştirmez ama öldürmez de. İyi olan veya ölen her hastaya kaybedilmiş müşteri gözüyle bakılır çünkü” diye yapmış olduğu açıklama da aklıma gelince üzüntüm, katlandıkça katlandı.
O anda, aklıma ilk gelen şey, çocuklarımızın tükettiği günümüze özgü ve bol katkı maddeli yiyecekler oldu.
Kendi kendime “Okul kantinlerinde satılmasına izin verilen ve içerisine ne idüğü belli olmayan katkı maddeleri yüklenmiş hazır yiyecekleri tüketen öğrencilerin aldığı enerjiyle hiperaktif olmamaları mümkün mü acaba?” diye sormadan edemedim.
Günlük yaşamdan kopuk bilgilerle dolu, ezbere dayalı bir eğitim sitemine göre eğitim-öğretim gören öğrencilerde, enerji fazlalığı ve dikkat eksikliğinin olması normal değil mi?
Günlük yaşamda gerekli olacak bilgileri öğretmeye yönelik bir eğitim sistemimiz olsa ve sağlığa zararlı oldukları halde sırf birilerinin cebi dolsun diye satılmasına göz yumulmasının yanında – adeta buna zemin hazırladığımız- birilerinin daha çok para kazanmasına hizmet etmekten başka bir işe yaramayan kantin işletmeciliği uygulamasından vazgeçilse hiperaktiflik ve dikkat eksikliği olan çocuklar büyük oranda yok olmaz mı?
Ülkemizdeki onca çocuk gelişimci, davranış bilimci, beslenme uzmanı, anne-baba ve öğretmen olduğu halde, bu tür ürünlerin satılmasına neden tepki konulmuyor?
Söz konusu ürünlerin, başta televizyon ekranları olmak üzere, her an ve her yerde reklamları yapılabiliyorsa hiperaktif çocuklar da, o çocukları ilaçlarla oyalayıp zehirleyenler de, çocukların velilerini laf kalabalığıyla uyutanlar da hep olacaktır.
Yıllardır “Okul kantinlerinde satılan gıdaların, düzenli denetimini kim yapıyor? Bu denetimler, hangi kriterlere göre yapılıyor? Nasıl yapılıyor? Sağlıksız ürünleri satanlara karşı ne tür yaptırımlar uygulanıyor?” diye düşünürüm.
Gerek okul kantinlerinde, gerek okul önlerinde veya dışarıda satılan ürünlerdeki, bağımlılık yapan ve çocuklara zarar veren katkı maddeleri ile ilgili gerekli tartışmalar neden yapılmıyor?
Neden, parayı bastıran her firma, istediği ürünün reklamını istediği yerde kolayca yaptırabiliyor?
Çocukların sağlıklı besinler tüketebilmesi için başta öğrenci velileri olmak üzere okul yöneticilerinin ve öğretmenlerin sorumlulukları ile neler yapabilecekleri neden anlatılmıyor?
Her gün, kanal kanal gezip hemen hemen her konuda söyleyecek söz bulan “Her şeyi bilen(!) aydınlarımız, acaba bu konuyu ne zaman ele alacaklar?
Sanırım, dedikodu yapmaktan, sanatçı adı altında birçok skandala imza atanların günlük yaşamlarını konuşmaktan, onun bunun kiminle yattığını anlatmaktan veya tuttukları partinin propagandasını yapmaktan fırsat bulamıyorlar.
Başta bir insan olmak üzere, bir baba, bir eğitimci, bir yazar olarak yıllarca bu konuyu, çevreme içim acıyarak, dilimin döndüğünce anlatmaya çalıştım ama olanları değiştirmeye gücüm yetmediği için her şey, hala bildiğiniz ve gördüğünüz gibi.
Gönül, yeni eğitim-öğretim yılı başlamadan, bu soruna kalıcı bir çözüm içeren gerekli önlemlerin bir an önce atılmasını isterdi.
Ancak ülkemizi yönetenler, kantinlerle ilgili bir takım düzenlemeler yaptıkları halde, “Gerekli hazırlıklar yapılamadığı” gerekçesiyle, düzenlemelerin, bir yıl sonra zorunlu olmasını kararlaştırılmış.
Sonucun, yıllardır toplanan “Deprem Vergileri” gibi olmaması dileğiyle bekleyip görelim bakalım.(22.09.2022)