6 Şubat 2025
Uzman YONCA YİĞİT
ÇOCUK ERGEN GELİŞİMİ VE AİLE
DANIŞMAN

Kıskançlık, insan doğasının en eski ve en karmaşık duygularından biridir. Evrimsel psikolojiye göre, kıskançlık bireyin kaynaklarını koruma ve hayatta kalma stratejisinin bir parçasıdır. Çocukluk döneminde başlayan bu duygu, bağlanma stilleri ve erken dönem ilişkilerle şekillenir. Güvensiz bağlanma stilleri olan bireylerde kıskançlık daha yoğun yaşanabilir, çünkü bu kişiler sevilmeme, terk edilme veya yetersiz olma korkularını daha sık hissederler. Gelişimsel psikopatoloji açısından bakıldığında, kıskançlık yalnızca anlık bir duygu değil, kişinin geçmiş deneyimlerinin, içsel çatışmalarının ve bireysel kırılganlıklarının bir yansımasıdır.

Ancak kıskançlık, yalnızca bir korku veya eksiklik duygusu değildir; aynı zamanda insanı harekete geçiren, kendini sorgulatan ve bazen de en karanlık yönleriyle yüzleştiren bir güçtür. Neden bir başkasının başarısı, güzelliği veya sevgisi bizde eksiklik hissi uyandırır? Çünkü insan, karşılaştırma yaparak varlığını anlamlandırmaya programlanmıştır. Fakat burada önemli bir gerçek vardır: Bir başkasının ışığı, senin ışığını söndürmez. Kıskançlık, dönüştürülebilir bir duygudur; birey, bu duyguyu fark edip yapıcı bir şekilde yönlendirdiğinde kendi eksik yönlerini geliştirme fırsatı yakalar.

Kıskançlık, kontrol edilmediğinde insanı yıkıma sürükleyen bir zehir gibidir; ancak doğru ele alındığında gelişim için bir rehbere dönüşebilir. Sürekli kıyas içinde olmak, kendi öz değerini görememek demektir. Oysa insanın en büyük sınavı, kendisiyle olan mücadelesidir. Başkasının hayatına takılıp kalan bir zihin, kendi potansiyelini gerçekleştirmekten uzaklaşır. Eğer kıskandığın şeyin peşinden gidecek cesaretin yoksa, onun seni tüketmesine de izin verme. Unutma, kıskançlık sana neyin eksik olduğunu gösteren bir aynadır—ama aynaya bakıp ne yapacağın tamamen senin elindedir.