MEZHEP SÖYLEMİ, KİME NE YARAR SAĞLAR?
Bildiğiniz gibi; Türkiye Cumhuriyetinde, çifte vatandaşlık hakkından yararlananlar var.
İngiliz vatandaşı da olan bir Türk, milletvekilliği, bakanlık ve başbakan yardımcılığı yaptı. ABD vatandaşı da olan başka bir Türk, milletvekilliğinden sonra büyükelçi olarak görev yapmakta. ABD vatandaşı da olan başka bir Türk de, milletvekilliği, bakanlık ve ardından, ülkemizin ilk kadın başbakanı olarak başbakanlık ve başbakan yardımcılığı yaptı.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olup İngiltere veya ABD vatandaşı da olanların, devletin üst kademelerinde yönetici olmasına, birkaç kişi dışında, hiç kimse itiraz etmediği halde; Cumhuriyet Halk Partisi genel başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun adı, cumhurbaşkanı adaylığı için anılmaya başlayınca “Alevi” söylemleri yükseltilerek yıpratılmaya ve aday olması engellenmeye çalışılıyor.
O konudaki, abuk sabuk söylemlere karşı; İyi Parti genel başkanı Sayın Meral Akşener ve Saadet Partisi genel başkanı Sayın Temel Karamollaoğlu’ndan sonra, Milliyetçi Hareket Partisi genel başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin de, mantıklı açıklamalar yapması, demokrasimiz açısından olumlu bir gelişme ve yerinde bir tepki olmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının, ikinci maddesinde: “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.” Onuncu maddesinde de “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir” ve “Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.” hükmü yer almaktadır.
O maddeler, yürürlükteyken; Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun dinsel kökeni ve Alevilik ile ilgili bir takım olumsuz yorumlar yapmak densizlik, o tür yorumları yapanlar da densizdir.
Millet İttifakı bileşenleri tarafından getirilmek istenen, Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme göre; cumhurbaşkanı, tarafsız olacak ve 7 yıl görev yaptıktan sonra herhangi bir siyasi partide görev yapmayacak.
Millet İttifakı bileşenlerini oluşturan tabanda; hem daha önce siyasi partilerde aktif bir görevde bulunmamış olmasına karşın aday gösterilirse seçimi kazanabilecek, hem seçildikten sonra tarafsız kalabilecek, hem de görevini tamamlayınca bir siyasi oluşumda bulunma gereği duymayacak onlarca insan var.
O nedenle, ben; bir siyasi partinin genel başkanlığını yapmakta olan Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun aday olmasını istemem.
Ancak, Millet İttifakı bileşenlerini oluşturan siyasi partilerden birinin genel başkanı, cumhurbaşkanlığına aday olarak gösterilecekse o bileşeni oluşturan lider olarak Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun, kendisi aday olmaz veya onun ortak aday gösterilmesi için uzlaşma sağlanamazsa da, O’nun işaret ettiği birinin aday gösterilmesi gerekir.
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, aday olursa ve tüketim ürünlerine yapılan zamlar bu hızla artarsa, Cumhur İttifakı daha fazla güç kaybedeceği için, en geç ikinci turda, cumhurbaşkanı seçilir.
Daha önce “Kemal Kılıçdaroğlu aday olursa sandığa gitmem” diyen birçok kişinin, Kemal Kılıçdaroğlu’nun Alevi kimliğine dönük olumsuz söylemlerden sonra “Kemal Kılıçdaroğlu aday olsun” demeye başladığı bir süreçten sonra, seçilmesi değil seçilememesi sürpriz olur bence.
Adları, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu kadar öne çıkan; Sayın Mansur Yavaş, Sayın Ekrem İmamoğlu ve Sayın Meral Akşener’den biri aday gösterilirse de cumhurbaşkanı seçilebilir.
Millet İttifakı bileşenlerine oy verecek olanların ortalama söylemine göre; kimin aday olacağının, fazla bir önemi yok gibi.
O tabanın büyük bir çoğunluğu, Cumhur İttifakının karşısına kim çıkarsa ona oy vermeye hazır bir hava yayıyor çünkü.
Kararsız seçmenlerin aday tercih sırası da “Mansur Yavaş, Ekrem İmamoğlu, Kemal Kılıçdaroğlu, Meral Akşener ve Önce Adayı Görelim” diye sıralanıp gidiyor.
Ancak, daha önce de yazdığım gibi; “Erken veya zamanında yapılacak bir seçim için sandık önümüze gelmeden kimin cumhurbaşkanı seçileceğini kimse bilemez.”
Rahmetli Süleyman Demirel’in dediği gibi “Son 24 saatte -bile- çok şey değişebilir” çünkü.