ÖĞRETMENLERE GÜNDEN ÖNCE DEĞER VERİN, İŞ VERİN, FIRSAT VERİN, HAKKINI VERİN
24 Kasım, Atatürk’ün başöğretmenliği kabul günü olduğu için yıllardır ÖĞRETMENLER GÜNÜ olarak kutlanmakta.
Geçmişe şöyle bir baktığımızda, her geçen yıl eğitimle ve öğretmenlikle ilgili sorunların çözülmek bir yana arttığını görmekteyiz.
Hala birleştirilmiş sınıflarda eğitim-öğretim yapılmakta, hala genç öğretmenler atanmayı beklerken öğretmensiz okullar ve öğrenciler azımsanmayacak kadar çok.
Ortaokulda öğrenci olduğum ilk yıllarda “Deli Selahattin” diye anılan çok akıllı bir insan tanımıştım. Doğru söylenenin 9 köyden kovulduğu bir toplumuz ya Deli Selahattin de öyle delilerdendi.
Tıp Fakültesi öğrencisiyken okulunu terk etmek zorunda kalan değerli bir insan. Her konuda söyleyecek sözü olan bilge bir kişi. Bildiği doğruları çekinmeden söylediği için olsa gerek adı deliye çıkmış biri.
Ortaokulda tanıdığım Selahattin amcayı, yıllar sonra öğretmen olduğumda bir akşam, kahvehaneye haberleri dinlemek için geldiğimde tekrar gördüm.
Kahvehaneye girdiğimde, Selahattin Amca var gücüyle:
-Öğretmene ne gün veriyorsun? Günden önce değer ver, fırsat ver, hakkını ver, para ver, diye bağırıyordu. Çünkü az önce Kenan EVREN Paşa, Öğretmenler Günü ile ilgili bir konuşma yaparak Deli Selahattin’i çıldırtmış.
Her Öğretmenler Günü geldiğinde, o sözleri anımsarım. Selahattin Amca’yı saygıyla anarken, nur içinde yatmasını dilerim. Keşke her delimiz bu kadar akıllı olabilse diye de dua ederim.
Ünlü bir düşünür, “Tanrı, kullarının arasına inse ve bir meslek seçseydi öğretmen olurdu” derken, başka biri “Öğretmenlik Tanrı mesleğidir” diyor. Öğretmenler Günü nedeniyle; buna benzer sözleri, her zaman olduğu gibi değerli büyüklerimiz söyleyecekleri için ben üzerinde fazla durmayayım.
Ben farklı bir yaklaşımda bulunmak istiyorum.
Atanmayı bekleyen öğretmenlerin ihtiyaca yetecek sayıda atanmasını öneriyorum. Sınıf mevcutları çağdaş eğitime elverişli hale getirilince, öğretmen atamalarının yolu kendiliğinden açılacaktır.
Çalışan öğretmenlere değer veriyorsak, atanmayı bekleyenlere iş vermek istiyorsak öncelikle onlara bu fırsatı vermeliyiz.
Eğitimde sınıf mevcutlarını normal seviyeye çekmeden, öğretmen ihtiyacını gerektiği gibi karşılamadan yapılan her uygulama havanda su dövmek gibidir.
Bu sorunlar çözülmeden getirilen bilgisayar sınıfları oluşturma çabaları, ne kadar iyi niyetli olursa olsun, eğitimde fırsat eşitliği uçurumunu açmaktan başka hiç bir işe yaramaz.
Bir yanda on binlerce öğrenci, birleştirilmiş sınıflarda eğitim-öğretim görürken diğer tarafta bilgisayarla yapılan eğitim-öğretim karşısında insan, “Ayranı yok içmeye…”diye başlayan sözü anımsamadan edemiyor.
Öğretmenlerin gününü kutlamak istiyorsak önce eğitimin sorunlarını çözerek öğretmenlerin sırtındaki yükü azaltmalıyız.
Çalışan ve atama bekleyen öğretmenlere “Yeni nesli eserleri yapacak kadar” önemi, değeri ve fırsatı vermeliyiz. Ekonomik ve demokratik haklarının yanında, eğitim politikalarını belirlemede de söz hakkı sağlamalıyız.
Burada eğitim sendikalarına da birkaç söz söylemem gerektiğine inanıyorum.
Bizi yönetenlerin karşısına “Şöyle bir eğitim sistemi ve karşılığında şu kadar sosyal, şu kadar demokratik, şu kadar ekonomik hak istiyoruz” diyebilecek kadar eğitim sorunlarına ve çözüm yollarına hakim olamadığımız sürece daha çok buruk Öğretmenler Günü yaşarız.
Geleceğin bizim eserimiz, pırıl pırıl çocuklarımızın bilinçli gençler, gençlerimizin geleceğimize yön verecek pusulalar olmasını istiyorsak öğretmenler olarak önce kendimize çeki düzen vermeli, sonra eğitime yön vermek için söz sahibi olmalıyız.
Toplumlar, eğitime verdiği değer kadar gelişebileceğine göre bu değeri biz belirlemeliyiz.
Başta ulu önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK olmak üzere aramızdan ayrılan öğretmenlerimizi saygıyla anıyorum.
Atatürk’ün çizdiği çağdaş uygarlık yolunda, emin adımlarla ilerleyen tüm öğretmenlerimizin eğitimde söz sahibi olacağı günlerin özlemiyle günlerini kutluyorum.(23.11.2010)