27 Kasım 2024
Ramazan Kara

Aşağıdaki yazıyı, 10.02.2018’de yazmıştım. 6 yılda neler değişmiş, neler değişmemiş?
Birlikte değerlendirelim.
Özgecan Aslan, aramızdan ayrılalı 3 yıl oldu.
Üç yılda, Özgecan Aslan adına; tesisler, salonlar, parklar başta olmak üzere pek çok açılış ve anma etkinliği yapıldı.
Şu anda, bir mucize olsa ve Özgecan Aslan dirilse; acaba “Bu yapılanlar için herkese teşekkür ederim” mi der? Yoksa “Keşke, bu yaptıklarınızın yerine; taciz, tecavüz ve şiddetin kökünü kazıyacak önlemler alsaydınız” mı der?
Bebek-çocuk, kız-erkek, genç-yaşlı, bekar-evli-hamile olduğuna bakmaksızın; istismar, taciz, tecavüz ve şiddete maruz kalan onlarca insanı düşününce, belki de “Keşke dirilmeseydim” veya “Bu toplumu, ayağa kaldırmaya ve bu toplumda yaşayanların aklını başına getirmeye, benim başıma gelenler bile yetersiz kalmış” derdi.
Sahi, Özgecan Aslan dirilse; ne söyler veya ne yapardı?
“İyi ki dirildim” demeyeceğini biliyorum ama ne diyeceğini ve ne yapacağını bilemiyorum.
Neler diyebileceğini, hepimiz –az, çok- biliyoruz aslında.
Ancak, Özgecan Aslan’ın öğretmenlerinden Orhan Aldanmaz kadar bilemeyiz.
Aynı zamanda kızımın da öğretmeni olan Sevgili Orhan Aldanmaz Kardeşim, Özgecan Aslan ile ilgili köşe yazımı okuyunca, aşağıdaki yorumu yapmış çünkü:
“Sevgili Özgecan, benim öğrencimdi. Üniversite tercihlerini birlikte yapmıştık.
Israrla, ‘Psikoloji okuyacağım’ diye tutturmuştu.
Bu bölümü, neden bu kadar çok istediğini sorduğumda cevabı ilginçti. ‘Toplumda psikolojisi bozuk, tedaviye ihtiyacı olan bir sürü hasta insan var. Onları tedavi edebilmek için gönüllü çalışmak istiyorum hocam’ demişti.
Meleğim, bir piskopata kurban gitti maalesef.
Mekanın cennet olsun güzel kızım.”
Özgecan Aslan’ın ilkokul öğretmeni, Nermin Yanıt ise “İlkokulda benim öğrencimdi. Özgecan’ım, meleğim, Mekanı cennet olsun” diye yazabilmiş.
Öğrencisinin acısını yaşamış biri olarak “Başka, ne yazabilir ki?” diye düşündüm.
Öğrenci acısı, evlat acısı gibi. İnsanın kanı çekilip nefesi daralıyor. Hem hiçbir şey söyleyemiyor hem de hiçbir şey duymak istemiyor insan.
Kaybedilen can, Özgecan Aslan olunca, yaşanan acıyı anlatmak için; çok şey söylese de hiçbir şey söylememiş kadar az kalıyordur bence.
Bir insanı, hiç birimiz; ailesi, öğretmenleri, dostları ve arkadaşları kadar iyi tanıyamayız ve onlar kadar çok sevemeyiz.
Bu nedenle, Özgecan Aslan’ın ardında bıraktığı acı; en çok ailesine, öğretmenlerine, dostlarına ve arkadaşlarına yansımıştır.
Ancak, yaşarken çoğumuzun tanımadığı Özgecan Aslan, aramızdan ayrılırken “Hepimizin Kızı” olarak uğurlandığı için; hepimiz benzer acılar yaşadık.
Keşke, bu acının ardından; benzer olayların yeniden yaşanmaması için gerekli önlemler alınsaydı.
Sevgili Özgecan, öğretmenine “Toplumda psikolojisi bozuk, tedaviye ihtiyacı olan bir sürü hasta insan var. Onları tedavi edebilmek için gönüllü çalışmak istiyorum hocam” demiş ya, keşke; yetkililer, Özgecan Aslan’ın, o sözünü, vasiyeti kabul ederek gerekli adımları atsaydı.
O adımlar, atılmadığı veya atılan adımlar yetersiz kaldığı için; istismar, taciz, tecavüz ve şiddet olayları önlenemedi ve artarak sürüyor.
Toplum olarak gerekli önlemler, en erken zamanda alınıp uygulanmazsa; Sevgili Özgecan Aslan’ın, mekanında rahat etmediğine inanıyorum.
Özgecan Aslan aklıma düştükçe “Acaba, kesilmiş bilekleri ve yanmış bedeniyle uğurladığımız Özgecan Aslan; bizden umudu kesilmiş ve yüreği hala yanıyor mudur?” diye düşünmekten kendimi alamıyorum çünkü.