SEÇİMDEN SONRA DÜŞÜNDÜKLERİM
Seçim anketlerine fazla itibar etmeyin. Seçim sonuçları, sandığa gitme oranına göre değişir çünkü.
Oy kullanmak; demokratik bir hak olmaktan daha çok, gelecek nesillere karşı bir sorumluluk yüküdür. Bu yüzden oy verin, oy verdirin.
Yukarıdaki paylaşımı, 27.05.2018 tarihinde yapmıştım.
Son seçim kararı alındığında da, özetle şöyle yazmıştım:
Seçimde, seçmenin eğiliminin tam olarak sandığa ve parlamentoya yansıması için, en az 4 seçim ittifakı olması gerekir.
1-Adalet ve Kalkınma Partisi ile Milliyetçi Hareket Partisi ve Büyük Birlik Partisinden oluşan Cumhur İttifakı ile
2-Cumhuriyet Halk Partisi ve İyi Partiden oluşan Millet İttifakı ile
3-Demokrasi ve Atılım Partisi, Gelecek Partisi, Saadet Partisi ve Yeniden Refah Partisinden oluşan Milli Görüş İttifakı ile
4-Halkların Demokratik Partisi ve daha önce birlikte seçime girdiği partilerden oluşan -adını ne koyacakları ile ilgili bir görüşüm ve önerim olmayan- başka bir ittifak ile
Adını yazmadığım partilerden; Büyük Türkiye Partisi, Memleket Partisi, Türkiye Değişim Partisi ve Zafer Partisi ikinci ittifakta veya yeni bir ittifak oluşturarak, Demokrat Parti ise, ikinci, üçüncü veya yeni oluşacak ittifakta yer alabilir.
Diğer küçük partiler de, kendileri için uygun buldukları ittifakla seçime girebilir.
Seçime, 4 ittifak ile gittik ama önerdiğim “Milli Görüş İttifakı” oluş(turula)madığı ve o partilerin -seçilme garantisi sağlanmış- milletvekili adaylarına – o tabanın çok da sıcak bakmadığı- Cumhuriyet Halk Partisi listelerinde yer verildiği için; orada toplanacak oyların, büyük bir çoğunluğu; Yeniden Refah Partisinin de içinde bulunduğu Cumhur İttifakına gitti.
Hüda Par adayları, Adalet ve Kalkınma Partisi listesinden seçime girdiği için; Cumhur İttifakına oy verip vermeme konusunda çekincesi olan oylar da üçe bölünerek, İyi Parti, Milliyetçi Hareket Partisi ve Zafer Partisi arasında paylaşıldı.
Benim, önerdiğim Millet İttifakı olsaydı “Milliyetçi Taban” olarak adlandırılan o oyların, büyük bir bölümü, İyi Partiye gidecekti.
Halkların Demokratik Partisi, cumhurbaşkanlığı için aday göstermediği gibi, sık sık “Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekliyoruz” türü söylemlerde bulununca; hem İyi Partiye gelecek olan ülkücü oyların, hem de Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’da verilecek oyların -bilinçli olarak veya “kaş yapayım derken, göz çıkardığı” için- azalmasına neden oldu.
Özellikle, Cumhuriyet Halk Partisi tabanının “Aslında, ilk turda Kemal Kılıçdaroğlu kazandı” türü, asılsız haberlere inanarak -ikinci turda- sandığa gitmemesi, cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın, yeniden kazanmasını sağladı.
Seçimden sonra, Millet İttifakı bileşenleri; kaybedilen seçimin suçlusu olarak, birçok kişi ve kurumu hedef aldı.
Seçimden önce “Elimizdeki, seçmen kayıtları; Yüksek Seçim Kurulunda bile yok” diyen parti sözcüleri ile “Sayın Kemal Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı olacak, biz de yardımcıları ve her kararı birlikte alacağız” diyerek kasım kasım kasılan ve garanti milletvekilleri kazanan siyasi parti liderlerinin hiç suçu yokmuş gibi “Sahte seçmenlere, oy kullandırıldı” türü şeyler söylenmeye başlandı.
Millet İttifakı içerisinde bulunan ve Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun yanına, Sayın Ekrem İmamoğlu ile Sayın Mansur Yavaş’ı da ekleten -İyi Parti genel başkanı- Sayın Meral Akşener’in “günah keçisi” olarak seçilmesi de cabası oldu.
Bana göre, ikinci turun; cumhurbaşkanlığını kazanan Sayın Recep Tayyip Erdoğan, demokrasimizin kazananı ise Halkların Demokratik Partisinden Zafer Partisine kadar geniş bir tabanı bir araya getiren Sayın Kemal Kılıçdaroğlu olmuştur.
Cumhurbaşkanlığını, Sayın Ümit Özdağ ile Sayın Pervin Buldan ve Sayın Mithat Sancar’ı bir araya getiren, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu kazansaydı; ülkemizdeki terör, mülteci, sığınmacı ve göçmen sorunu da biterdi bence.
“Terörist” veya “Teröristten yana” olmakla suçlanan, milyonlarca seçmen, seçim bittiği için “Normal yurttaş olmayı” hak etmiştir inşallah.
Yazımı, duyarlı bir yurttaş ve her seçimde oy kullanan bir seçmen olarak; başta ben olmak üzere, birçok insanımızın, kanayan yarasına parmak basarak bitirmek istiyorum.
Yaşamım boyunca; ne yalaka oldum ne de keskin sirke. Olamam da.
Benden, yalaka veya keskin sirke yaratmak isteyenler bilsin istedim.
1977 yılından bu yana; her seçimde, oy verdim ve hep kaybeden taraf oldum.
1975 ve 1976 yılında; devletin verdiği, öğrenci kredisiyle çok rahat yaşarken, 1978 yılından 2004 yılına kadar aldığım öğretmen maaşı ve 2004 yılından günümüze kadar aldığım emekli maaşı ile geçim sıkıntısı çekiyorum çünkü