27 Kasım 2024
Ramazan Kara

Aşağıdaki yazıyı, 05.04.2019 tarihinde -07 Haziran 2015’te yapılan Genel Seçim sonuçları açıklandıktan sonra yazmış olduğum yazımdan alıntı yaparak da- yazdım.
Aynı tespitler, günümüz için de geçerli olduğu için -olduğu gibi- tekrar yayınlıyorum.
Bu seçimlerin en önemli 2 mesajı, sayın cumhurbaşkanı ve parti olarak HDP’ye yöneliktir.
Sayın cumhurbaşkanına, “Biz, sizi cumhurbaşkanı olarak seçerken bu görevi, hem tarafsız hem de yürürlükte bulunan yasalara uygun olarak yürütüp tamamlamanız için oy verdik. Eski partinize olan desteğinizi sürdürmeniz için değil” diyerek mesaj veren milyonlarca seçmen, Sayın HDP yöneticilerine de “Madem yalnızca Kürtlerin değil Türkiye Cumhuriyeti’nin partisi olmak istiyorsunuz biz de size o şansı tanımak istedik ve size, söylediklerinizdeki içtenliğinizi ölçmek için ‘İşte hendek, işte deve diyerek’ oy veriyoruz” demek istemiştir.
Aynı seçmen kitlesi, MHP genel başkanı Sayın Devlet Bahçeli’ye; “Sayın genel başkan, biz Türk milliyetçi olan bir toplumuz ancak Kürtlerin yaşadığı bir takım sorunları da görmenizi istiyoruz” anlamına gelebilecek bir mesaj vermiştir.
Gene aynı seçmem kitlesi, HDP genel başkanı Sayın Selahattin Demirtaş’a; “Sayın genel başkan, Kürtlerin yaşadığı sorunları çok iyi biliyoruz ama Türk-Kürt çatışmasının sergileneceği bir politik söyleme karşıyız. Çünkü biz, Türklerin ve Kürtlerin bir ortak paydada birleştiği bir Türkiye Cumhuriyeti’nden yanayız” demek istemiştir.
Pek çok arkadaşımla, gerek telefonla gerek yüz yüze yukarıdaki görüşlerimi paylaşmanın rahatlığı içerisinde çok açık ve net olarak “Bu seçimin hem kazananının hem de kaybedeninin çok olduğunu” çekinmeden söyleyebilirim.
Bu konudaki görüşlerime şu ana kadar karşı çıkan olmadı çünkü.
Bu seçimin en çok kazananları kuşkusuz MHP ve HDP, dolayısıyla “Milliyetçilik” olmuştur.
Bir yandan “Kendisini Türk olarak gören herkes için Türk Milliyetçiliği bizim açımızdan vazgeçilemez bir ilke olmakla birlikte diğer yandan ülkemizde yaşayan Kürtler; hem azımsanmayacak kadar çok olarak hem de sırf Kürtçe konuştukları için geçmişte insan dışkısı yedirilecek kadar küçük düşürülmüş bir toplumdur. Bu yüzden; gerek Türk, gerek Kürt olsun herhangi bir ayırım gözetilmeksizin eşit vatandaşlık haklarını taşıyarak bir arada yaşamayı hak ediyoruz” denilmek istenmiştir.
AKP’ye verilen mesaja gelince, seçmenlerin yaklaşık olarak %60‘ı, “Sayın Adalet ve Kalkınma Partisi yöneticileri; bizler vatandaş olarak her ne kadar kalkınmadan ve tek başına siyasi istikrardan yana olsak da sizlerden en çok “Partimizin adı ‘Adalet’ sözcüğüyle başladığına göre bizler de, adı yolsuzluğa karışan herkesi, bakanımız olsa da, parti kurucumuzun oğlu olsa da ‘kendi partimizden’ diyerek Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde oy çokluğuyla aklamak yerine, bağımsız Türk yargısına hesap vererek aklanmalarını sağlamak isterdik” demek istemiştir.
Aziz Nesin’i çoğunuz gibi ben de severim ve bir çok kitabını okumuş biriyim ancak koşullar ne olursa olsun ben, her ne kadar öfkeli bir anında söylediğine inansam da “Türk halkının %60’ı aptaldır” söylemine katılmadım, katılmıyorum, katılmayacağım da. Çünkü aynı halk, Kurtuluş Savaşı veren ve o savaşı kazanan halkın çocukları veya torunlarıdır.
Okuma-yazma düzeyi başta olmak üzere pek çok alanda geri kalmış veya geri bırakılmış olsa da her zaman, her koşulda ve her yerde sağ duyusunu ön plana çıkaran ve aptal olmadığını bir kez daha kanıtlayan halkımızın verdiği diğer mesajları başka yazılarımda paylaşmak istiyorum.
Yukarıdaki yazı, 7 Haziran 2015 genel seçim sonuçlarından sonra, yazmış olduğum ilk yazımdan alıntılardır.
Anayasa Değişikliği Referandumunda, 24 Haziran Genel Seçimlerinde ve 31 Mart Yerel Seçimlerinde, haklımızın verdiği mesajlar da “üç aşağı beş yukarı aynıdır”
O nedenle, aynı mesajları yukarıda paylaştığım için; yazımı, verilen yeni birkaç mesajı yazarak sürdüreceğim.
31 Mart Yerel seçimlerinde, sandığa giden seçmen kitlesi -özetle- şu mesajları vermiştir:
“Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, 24 Haziran’da; Apolet polemiğini çok uzatan Muharrem İnce’ye verdiğimiz mesajı, -bazı adayların belediye başkanı olması durumunda, görevden alınabileceğini dile getirdiğiniz için- bu seçimde size veriyoruz. Bir cumhurbaşkanı adayı veya cumhurbaşkanının; bir kamu görevlisini, seçim alanlarında polemik konusu yapmasını uygun görmüyoruz çünkü. Adalet ve Kalkınma Partisi genel başkanı olma kimliğiniz, tarafsız cumhurbaşkanı olma kimliğinizden öne geçmeyi sürdürürse, gelecek seçimlerde muhalefet partisi olmanızı da sağlarız. Karar sizin”
“Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, bağrımıza basacağımız adaylar buldunuz da biz, sizin partinize oy vermedik mi? Bundan sonra, partinin kadrolu elemanlarına yer açmak için gösterdiğiniz çabayı, parlayacak yıldız olanları bulup çıkarmak için de gösterirseniz gene oy veririz. Yoksa, eski oy oranında kalırsınız. Muhalefet partilerini bir arada tutmak için gösterdiğiniz özeni, ülke sorunlarını çözebilecek yollar açmak için de gösterin ki iktidara alternatif olabilesiniz ”
“Sayın Meral Akşener, mağdur edilen bir cumhuriyet kadını olarak sizi ve partinizi bağrımıza basıyoruz. Kazanabileceğiniz belediye başkanlıklarını bir kenara bırakarak; doğru zamanda, doğru yerde durmayı sürdürürseniz, gelecek seçimlerde sizi merkez sağın lideri bile yapabiliriz. Yoksa, kaybolup gidersiniz.”
“Sayın Devlet Bahçeli, iktidar partisine desteğinizi anlıyoruz ama 9 ışığı anımsayarak, ayrı bir parti olduğunuzu unutmayın. Köylü ve üreticinin sorunlarına karşı, daha duyarlı olmanız, 9 ışık ilkelerinden birinin gereği değil mi?”
“Sayın Selahattin Demirtaş, -biz- ceza evinden yolladığın mesajların gereğini bile yaptık. Sen de partini, bölge ve Kürt partisi konumundan çıkararak Türkiye partisi olmasını sağla. Biz toplum olarak, ayrışma değil birleşme istiyoruz çünkü”
“Sayın Temel Karamollaoğlu, keşke seçimlere; seçime, her bölgede bağımsız olarak gireceğinize, kimi yerlerde aday çıkarmayarak başka partilerin adaylarına destek olsaydınız. Tek başına seçime girdiğinizde – çoğumuz için, Temel Amca ve Temel Dede olsanız bile- bizden bu kadar oy alabilirsin.”
“Tüm siyasi partilerin Sayın genel başkanları ve parti sözcüleri, ayrıştırıcı dil kullanmayı bir kenara bırakın artık. Seçimlerde, hile yapıldığını ve oy çalındığını söylemekten de vazgeçin. Çoğunuzdan, yaşça küçük olduğu halde; Seçim kampanyası boyunca, ortamı germeyen söylemleriyle ve seçim gecesi elindeki belgelerle ve 11 kısa basın toplantısıyla, seçim sonuçları hakkında net bilgiler paylaşan Sayın Ekrem İmamoğlu gibi olun ki biz, kullandığımız oyun yerine ulaştığından emin olalım.”