27 Kasım 2024
Ramazan Kara

Aşağıdaki yazıyı, 05.04.2019 tarihinde -07 Haziran 2015’te yapılan Genel Seçim sonuçları açıklandıktan sonra yazmış olduğum yazımdan alıntı yaparak da- yazdım.
Aynı tespitler, günümüz için de geçerli olduğu için -olduğu gibi- tekrar yayınlıyorum.
Bundan önceki yazımda da belirttiğim gibi seçmen, sayın cumhurbaşkanımıza; “Sayın cumhurbaşkanı, biz sizi cumhurbaşkanı olarak seçerken bu görevi, hem tarafsız hem de yürürlükte bulunan yasalara uygun olarak yürütüp tamamlamanız için oy verdik. Eski partinize olan desteğinizi sürdürmeniz için değil” diye mesaj vermiştir.
Aynı seçmen kitlesi bir yandan “Başkanlık Sistemi” istemediğinin altını çizerken diğer yandan sayın cumhurbaşkanına “Evet sizi büyük bir halk desteğiyle biz seçtik. Farklı bir cumhurbaşkanı olacağınızı bilerek de oy verdik. Ancak bu farkı; siyasi partiler seçim propagandaları yaparken alanlarda muhalefet partilerini eleştirerek ortaya koymanızı yadırgadık” şeklinde bir uyarıda da bulunmuştur.
Daha önceki dönemlerde de, siyasi partilerin genel başkanlarından bir kaçı, partisinden ayrılarak cumhurbaşkanı olma yolunu seçmişti.
Ülkenin en büyük makamı olan cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmak isteyen birçok insan olduğu gibi çoğunluğu elinde bulunduran siyasi parti genel başkanlarının da cumhurbaşkanı olmak için elinden geleni yapmasına saygı duyan biriyim.
Aynı zamanda, bir siyasi partide aktif görevlerde bulunan birinin, tarafsız olmamasına da saygı duyan biriyim. Ancak tarafsız olmak ayrı, tarafsız davranmak ayrı şeyler olduğu için cumhurbaşkanı olan kişi tarafsız davranmak zorundadır.
Bunun için yemin etmese bile tarafsız davranmak zorundadır. Çünkü cumhurbaşkanı seçildiği andan başlayarak, ülkesinde yaşayan herkesin cumhurbaşkanıdır.
Bu aşamadan sonra başta sayın cumhurbaşkanımız ve siyasi partilerimizin genel başkanları olmak üzere herkes, seçimden önce gerilen ortamın yumuşatılması için hem sorumluluk almalı hem de gereğini, bir an önce yapmalıdır.
Bu yüzden zaman yitirilmeden sayın cumhurbaşkanımız, mecliste grubu bulanan tüm siyasi partilerin genel başkanlarıyla bire bir veya toplu olarak görüşüp ortamı yumuşatmak için elini taşın altına koymalıdır.
Cumhurbaşkanının görevlerinden biri de “Kurumların ve bireylerin uyum içerisinde yaşamasını sağlamak” için çaba harcamaktır
Yukarıdaki yazı, 7 Haziran 2015 genel seçim sonuçlarından sonra, yazmış olduğum ilk yazımdan alıntılardır.
Anayasa Değişikliği Referandumunda, 24 Haziran Genel Seçimlerinde ve 31 Mart Yerel Seçimlerinde, haklımızın verdiği mesajlar da “üç aşağı beş yukarı aynıdır”
O nedenle, aynı mesajları yukarıda paylaştığım için; yazımı, verilen yeni birkaç mesajı daha yazarak sürdüreceğim.
Yerel seçimin kesin olmayan sonuçları bile henüz açıklanmadan; Sayın Binali Yıldırım’ın “İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkanlığını ben kazandım” açıklaması ne kadar yanlış ise Sayın Ekrem İmamoğlu’nun, kesin sonuçlar açıklanmadan, Anıtkabir özel defterine “İstanbul Büyükşehir belediyesi başkanı” diye yazması da, o kadar yanlış olmuştur.
16 milyon nüfuslu bir kentin, belediye başkanı veya belediye başkanı adayının o tür, açıklamalar yapmaması ve davranışlarda bulunmaması gerekir çünkü.
Yanlış olan başka bir şey de, seçim sonuçları açıklanmaya başlayınca cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın, muhalif partilerin kazandığı belediye başkanları için kullanmış olduğu “Topal Ördek” benzetmesi olmuştur.
Yukarıda da belirttiğim gibi; Cumhurbaşkanının görevlerinden biri de “Kurumların ve bireylerin uyum içerisinde yaşamasını sağlamak” için çaba harcamaktır çünkü.
Muhalefet partilerinden seçilen belediye başkanları, kamu yararına uygun bir şeyler yapmaya kalkınca, Cumhur İttifakı tarafında olan meclis üyeleri kabul etmeyip karşı mı çıkacak? Karşı çıkarsa kazanan taraf mı olacak, kaybeden taraf mı?
Seçilmiş muhalif belediye başkanları, meclis toplantılarında yapılan konuşmaları ve oyların tarafını, basın yayın organlarına yansıtarak “Biz, şunları yapmak istedik ama listede adı yazılı olanlar engel oldu” diye açıklama yaptıklarında, Cumhur İttifakı üyelerinin ve partilerinin ne gibi bir kazancı olacak?
Yerel seçimlerde, çok net bir biçimde “Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, biz sizin belediye başkanlığına aday olanları, görevden almakla tehdit etmenizi istemiyoruz” diyen seçmen kitlesi, seçilmiş belediye başkanlarının iş yapması engellenirse, yapılacak ilk seçimde “Sayın cumhurbaşkanı, sizin partinizi dinlendirmeye karar verdik” diyebilir.
Benden söylemesi…