27 Kasım 2024
Ramazan Kara

Aşağıdaki yazıyı, 10.04.2019 tarihinde -07 Haziran 2015’te yapılan Genel Seçim sonuçları açıklandıktan sonra yazmış olduğum yazımdan alıntı yaparak da- yazdım.
Aynı tespitler, günümüz için de geçerli olduğu için -olduğu gibi- tekrar yayınlıyorum.
Bundan önceki yazılarıma, 7 Haziran Genel Seçimlerinde seçmenlerin, siyasi partilere ve liderlerine verdiği mesajları yazarak başlamıştım.
Bu yazımda, 7 Haziran seçimlerinde verilen mesajları almayan MHP yöneticilerinin, kurultayı toplamamak için gösterdiği dirençten sonra, yoluna ayrı bir parti kurarak devam etmek zorunda bırakılan Sayın Meral Akşener ve partisine değineceğim.
12 Eylül’den sonra, merkez sağda bulunan ANAP ve DYP, zamanla yöneticilerinin “kayıkçı kavgası” nedeniyle, siyasi yaşamımızdan koptular. Daha sonra, merkez sağda bir siyasi partimiz olmadı sayılır. O günden bu yana, merkez sağ oyların, büyük bölümünü Adalet ve Kalkınma Partisi, geri kalanının da geçmişte MHP, günümüzde MHP ve İyi Parti aldı.
Sayın Meral Akşener ve arkadaşları, İyi Partiyi kurduklarında; merkez sağ seçmenlerin büyük bir kısımı peşlerine takılmak istedi. İyi Parti’nin seçimlere sokulmasının engelleneceği izlenimi verildiği günlerdeki oy oranları da %20 civarındaydı. Ancak, hem genel seçimlere sayılı günler kaldığı için CHP ile kurduklari seçim ittifakının gerekçelerini anlatamadılar, hem de Sayın Meral Akşener, cumhurbaşkanı adayı olduğunda, Sayın Muharrem İnce ve Sayın Selahattin Demirtaş ile ilgili, akılda kalacak karşı söylemlerde bulunmayınca, merkez sağ oyların çoğunu Adalet ve Kalkınma Partisine, ülkücü oyların çoğunu da MHP’ye kaptırdı.
Seçimlerden hemen sonra, Sayın Meral Akşener’in -tüm sorumluluğu üzerine alarak- istifa etmesi, gerekli ve yerinde bir karardı. O karar, ilerleyen aylarda onu, İyi Parti ve merkez sağın oyların bir kısmını ile CHP oylarını bir araya getirerek, Adalet ve Kalkınma Partisinin birçok belediye başkanlığını kaybetmesine neden olmuştur çünkü.
Sayın Meral Akşener’in bundan sonraki taban hedefi, merkez sağ olursa ve doğru politikalar üretmeyi başarırsa merkez sağın yeni lideri olur. Yoksa siyaet dünyasından bir yıldız daha kaymış olur.
Sayın Meral Akşener’in, CHP ile ortaklık kurarak seçimlere girmesini ben, tek partili dönemde CHP içerisinde politikaya başlayıp sonradan “Yeter Artık. Söz Milletin” diyerek Demokrat Partiyi kurmalarına benzetiyorum.
Sayın Meral Akşener, CHP ile ittifak yapmayı sürdürmekle birlikte, ayrı bir siyasi parti olduğunu hissettiren politikalar geliştirirse partisini merkez sağa oturtur. Yoksa partisi de kendisi de, siyaset dünyasında yer bulamaz.
Merkez sağ oyların güvenini kazanması için, hem yapılacak ilk seçime kadar önünde yeterli zaman vardır, hem de iktidar partisi ve iktidarın gizli ortağı konumundaki MHP, yönetimde bulunmanın yıpranma payı ve kaybettikleri belediye başkanlıkları ile iniş sürecine geçmeye hazırlar çünkü.
Sayın Meral Akşener, merkez sağ oyların üzerine oturmak istiyorsa, yapması gereken ilk iş, partisinde bulunan eski milletvekillerinin bir kaçını, parlamento dışında bırakmayı göze alarak yeni yüzlere yer açması gerekir.
Bu önerimin ne kadar geçerli olduğunu anlamak için, CHP genel başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun; geçmişte Ulaştırma Bakanlığı, Başbakanlık ve TBMM Başkanlığı yaparak yüzü yıpranmış Sayın Binali Yıldırım’ın karşısına, Sayın Ekrem İmamoğlu’nu, hem yeni bir yüz, hem de genç ve dinamik biri olarak aday gösterip İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkanlığını partisine kazandırdığını düşünmek yeterli olur.
Sayın Meral Akşener, Rahmetli Süleyman Demirel’in yaptığı gibi söze, “Benim işçim, benim köylüm, benim yetimim” diye başlayıp “Benim EYT mağduru kardeşim” diye bitirebilir.
“Andımızı, okullarda yeniden okutacağız” ve “Hem Adalet ve Kalkınma Partisi ile MHP, hem de CHP ile İyi Parti ittifaklar kurabildiğine göre parlamenter sisteme yeniden geçip koalisyon hükumetleri kurmanın bir sakıncası kalmadı” söylemleriyle de, merkez sağdan oy koparabilir.
Yukarıda dikkat çektiğim öneriler başta olmak üzere yeni söylemler ve çözüm yolları geliştiremezse Sayın Meral Akşener, -İyi Parti genel başkanlığının ardından- bir türkümüzde olduğu gibi “Geç buldum, tez yitirdim, Oldum düş görmüş gibi” demek zorunda kalır.
Benden söylemesi…