SEVGİLİ METRES’E MEKTUPLAR
Aşağıdaki yazıyı -manevi kızım- Sevgili Aysun Eliş’in, ilk kitabını -manevi bir baba olmaktan çok, gazeteci yazar olarak- değerlendirmek amacıyla 22.10.2021 tarihinde yazmıştım.
Kızımın, hem yeni kitapları çıktığı, hem de geçen hafta, ziyaretimize gelerek, O’nunla birlikte ailecek, çok güzel zaman geçirmemizi sağladığı için, aynı yazıya “Kanımdan olmasa da, canımdan biri olarak gördüğüm ve beni canından bir parça gibi benimseyen, benim Manevi kızım; iyi bir evlat, olumlu bir birey, iyi bir arkadaş, gerçek bir dosttur” cümlesini ekleyerek, yeniden yayınlamak istedim.
ARsızların, çıkAR peşinde koşarak -balıkları YEM- alıkları YEMin ile avladıkları bir zaman diliminde yaşadığımız bu günlerde, manevi kızımın yazdığı bir kitabı okumaya başladım ve ara vermeden -bir solukta- okudum.
Kitabın konusunun, ülkemizde ve Dünya’da, şimdiye kadar öyle bir yaklaşım ile ele alınarak hiç işlenmemiş olduğuna inandığım için bugünkü yazımı, sözünü ettiğim kitaba ayırmaya karar verdim.
Kitabın adı “Sevgili Metres’e Mektuplar” Konusu “Eşi tarafından aldatılan bir kadının, eşinin metresi olmayı içine sindirebilen kadına yazdığı; ön yargılardan ve hakaretten arınmış bir dil ile başta kendisi ve eşi olmak üzere eşine metreslik yapan kadını, evlenen kadınlar üzerindeki -toplumsal değerlerimizden kaynaklanan- “Beyaz gelinlik ile gittiğin yerden beyaz kefen ile geri gelebilirsin” türü baskıları eleştiren daha huzurlu bir toplumda yaşamak için kız çocuklarımıza, gelin giden kızlarımıza, gelinlerimize ve eşlerimize -hiç değilse bu kitabı okuduktan sonra- nasıl davranmamız ve nasıl tavır almamız gerektiğini kırıp dökmeden anlatıp yol gösterten bir kitap.
Ben, bunları -kitabı- manevi kızım yazdığı için yazmıyorum. Kitabı okuduktan sonra “Eşini aldatan, eşi tarafından aldatılan, eşini aldatmaya meyilli olan veya aldatılma endişesiyle yaşayan, Metres’i olanlar ya da birilerine Metres olmayı içine sindirebilenler başta olmak üzere; uyumlu bir evliliği olan ve mutlu bir evlilik yapmak isteyen herkesin okuması gerektiğine” inandığım için yazıyorum.
Akılcı bir yaklaşım ve akıcı bir dille, eleştiri ve özeleştirinin iç içe işlendiği ve -ara vermeden- bir solukta okuduğum kitabı, herkesin okumasını istiyorum.
Metresi olan erkeklerin büyük bir çoğunluğunun, metresi olan kadının; kılık kıyafetine, saç rengine, parfüm kokusuna ve benzeri şeylere vurulduğunu ama aynı kılık kıyafeti giyen, saçını aynı renge boyayan, aynı parfümü kullanan eşine yaklaşırken takındığı tavırlara da değinilen kitabı “mutlaka okumanızı” bir kez daha önerdikten sonra yazımı, kitabın arka kapağında yazan metinle bitirmek istiyorum:
“Odamıza geçip yanıma gelmesini bekledim. Geldi de! Beni, o bir zamanlar bayıldığı dantel geceliklerden biriyle görünce kahkahalarla gülmeye başladı.
-Nasıl bir annesin sen? Kalk üstüne düzgün bir şeyler giyin, dedi.
Ağlayarak üstüme pazen bir pijama giydim. Kadınlığımın, anneliğimin, cinsiyetimin, cinsel kimliğimin aynı anda tek bir cümleyle aşağılanabileceğini öğrenmem dışında o geceyi ve daha birçok geceyi, çocuk odasında yer yatağında geçirdim”
Kimsenin -belki de- kolay kolay ele alamayacağı konuyu; kadın gözüyle -bir yazar- olarak ele alması -eserde- ayrıcalık ve de farklılık göstermektedir.
Olayları, bilerek ve kime ne söyleyeceğini, mektup serisi olarak anlatması da işin başka bir boyutudur.
Normal bir roman olarak bu ve benzeri konuları işleyen yazar çok olmuştur ama işi mektup boyutu ile ele alan zor bulunur.
Bunun için yazarımız Aysun Eliş’i kutlamak gerekir. Kitabı okuyan mutlak bir ders çıkaracaktır.
Eserin bir yerinde -bakınız- yazarımız ne söylüyor:
-Evlilik, nasıl renklendirilir? Heyecanı biten bir evlilik nasıl kurtarılır? Eşler arası iletişim nasıl geliştirilir? gibi sorunlara yöneldim, derken yazarımız -eserinde- bir evlilik oyunundan söz etmeye gerek kalmadan, açık ve net bir anlatım ile sorgulama yapıyor günlük hayattan…”
Baygenç Yayıncılık tarafından yayınlanan kitabı, kitapçılarda bulamazsanız -alıp okumanız için ben de- yardımcı olabilirim.