27 Kasım 2024
Ramazan Kara

4+4+4 Eğitim Sistemine geçme tartışmaları başladığı günlerde “İlkokul, en az 5 yıl olmazsa; çok değil 10 yıl sonra , 5-6 basamaklı ve eldeli toplamayı gerektiren 5-6 sayıyı alt alta yazdığımızda, işlemleri doğru yapamayacak, binlerde lise mezunu olur” demişim.
Hem sınıf, hem de İlköğretim Matematik Öğretmeni olduğum için; çocuklarımızın, somuttan soyuta geçme yaşının 10-11 olduğunu ve o yaşlarda sınıf öğretmeni yerine girdiği sınıf sayısı nedeniyle çocukların adını bile öğrenmesi mümkün olmayan branş öğretmenlerinin çok verimli olamayacağını çok iyi biliyordum çünkü..
Pandemi sürecinde “Okullar, en erken zamanda tatil edilmeli” diye yazdım. Bakanlık, bir hafta sonra “Yüz Yüze Eğitime ara verme” kararı aldı ve karardan 4(yani, ben yazdıktan 11) gün sonra uygulamaya başlandı.
Tekrar, Yüz Yüze Eğitim kararı alınınca “Erken alınmış bir karar. En geç 6-7 hafta sonra; yurt genelinde yaşanacak vaka artışı nedeniyle, eğitime ara vermek zorunda kalacaklar çünkü” diye yazdım. Altıncı haftaya girerken, tekrar Uzaktan Eğitime geçildi.
“Bankaların çalışma saatinde, zaman kısıtlaması getirilmeli” diye yazdım. Beş gün sonra; bankalar, yarım gün hizmet vermeye başladı.
Değişik zamanlarda, “Belli saatlerde veya bir kaç günü kapsayacak şekilde, ülke genelinde Sokağa Çıkma Yasağı uygulamalı” diye yazdım. O tür uygulamalar da, ben yazdıktan sonra uygulandı.
Bayram nedeniyle veya vaka sayısı düşünce, gevşetilen önlemler açıklandıkça; birkaç gün sonra, ülkemizde yaşanacak, vaka artış sayılarını da, üç aşağı beş yukarı tahmin ettim.
Şu anda, Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmekte olan yasa teklifi hakkında, muhalefet sözcülerinin yaptığı açıklamalara göre; öngörüleri nedeniyle takdir edilmesi gereken ben “Halkı, paniğe sürükleyecek şeyler yazdığım için” suçlu bulunacakmışım.
O nedenle, bu yazımda; sözü edilen yasa -gerçekten- asılsız haber yapanları cezalandırmaya dönük olacaksa, işe “Atatürk’ün annesi, genelevinde çalışıyordu” ve “Lozan Antlaşması, 100 yıl geçerli olduğu için 2023 yılında geçersiz kalacak” türü şeyler yazanların da cezalandırılması dileğiyle; songörülerimi -daha açık bir anlatımla- son öngörülerimi; yazmaya karar verdim.
Millet İttifakı bileşenleri, Altılı Masayı oluşturduğu günlerde -köşemde- “Davutoğlu’nun gönlünden; cumhurbaşkanı adaylığı, aday olamazsa da aday belirleme konusunda belirleyici olmak geçiyor” diye başlayan şeyler yazmıştım.
Kendileri, o masaya oturduğu günden bu yana “İçinizde, başbakanlık yapmış tek genel başkan benim. O nedenle; benim, devlet yönetme deneyimim var. Sizin yok” havasında çünkü.
Sayın Ahmet Davutoğlu, 2 gün önce “Aday olacağı” yönünde, bir açıklama yapmış.
Son günlerde, Sayın Ali Babacan’ın da “Ya ben aday olayım, ya da benim istediğim; Abdullah Gül, Abdüllatif Şener, Haşim Kılıç, İlhan Kesici veya başka biri” diyecek gibi bir havası var.
Arada bir yaptığı “Seçimlere, tek başımıza girebiliriz” türü açıklamaların, başka türlü anlatımı yok çünkü.
Birkaç gün önce, Sayın Bülent Arınç’ın “Kral çıplak” diye başlayan açıklaması ve adı geçen 3 kişinin, Adalet ve Kalkınma Partisi hükumetlerinde birlikte görev yaptığı da aklıma gelince; Sayın Ahmet Davutoğlu ve Sayın Ali Babacan’dan “Ortak adayımız, Cumhur İttifakı tabanından da oy alabilecek olan Bülent Arınç olabilir” diye bir açıklama yaptıktan sonra, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve Sayın Meral Akşener’in “OLMAZ” demelerini bahane ederek, Altılı Masadan kalkmaları sürpriz olmaz bence.
Böyle bir durum yaşanırsa; daha önce de yazdığım gibi “Sayın Ali Babacan, Sayın Ahmet Davutoğlu ve Sayın Fatih Erbakan bir araya gelerek, yeni bir ittifak oluşturabilir.
Öyle bir ittifak; adaylarını, bir siyasi partinin listesinden gösterirse de, barajı aşarak epey milletvekili çıkarır. O ittifaka, tabanı ortak olan Sayın Temel Karamollaoğlu da katılırsa; hem Cumhur İttifakına giden Milli Görüş oylarının tamamına yakınını alır, hem de kendi çizgilerinden birini, cumhurbaşkanlığı için aday gösterir”
Seçime, 4 ayrı ittifak ile de gidilebilir.
Sanırım, HDP yöneticileri, soldaki küçük partiler ile bir ittifak oluşturma peşinde. “Mansur Yavaş olursa oy vermeyiz” çıkışının nedeni de o olsa gerek.
Seçime, 4 ayrı ittifak ile gidilirse; en çok rahatlayan parti, İyi Parti olur ve “Teröristlerle işbirliği yapıyor” suçlamasından kurtulan Millet İttifakı karlı çıkar.
Sayın Ümit Özdağ, Sayın Mustafa Sarıgül ve Sayın Muharrem İnce’nin genel başkanı olduğu partilerin; seçime, tek başlarına mı yoksa bir ittifak içerisinde yer alarak mı girecekleri konusunda -şu anda- bir şeyler yazacak bilgi birikimim ve öngörüm yok.