27 Kasım 2024
Ramazan Kara

Çevre ve Şehircilik eski Bakanı, Sayın Erdoğan Bayraktar, bakanlığı ve politikayı bıraktıktan sonra, tarım ve hayvancılık yapmaya başlamış.
Birkaç gün önce, kendisiyle röportaj yapan bir gazeteciye “Devlet teşviklerinden, çiftçiler değil teşvik almayı öğrenen uyanıklar yararlanıyor. Teşvikler, çok sıkı denetlenmeli. Kurumlar hesap verebilir olmalı. İstikrarlı ve kaliteli üretim desteklenmeli” ve “Ekonomik kurumlar, Matematik Kafalı insanlar tarafından yönetilmeli. Her yere, işletmeciler atanıyor” demiş.
O sözleri okuyunca; önce, ülkemizde ekilip dikilmeyen, uçsuz bucaksız topraklar aklıma geldi. Sonra, tarım ve hayvancılığın neden can çekiştiğini daha iyi anladım.
Ardından, hazinenin ve özel mülk sahiplerinin, binlerce dönüm boş arazisine karşın; Sudan, Nijer ve başka ülkelerde, toprak kiralayarak tarım ve hayvancılık yapacağımızı anımsadım.
Bu duruma, iyi niyetle yaklaşıp “Bin, hatta yüz bin yıllardır, üretim yapılan topraklarımız dinlenecek” diye sevindim.
On yıllardır, mayınlı olduğu için üretim yapılamayan topraklarımız aklıma gelince de üzüldüm.
Mayınları temizleme karşılığı bir İsrail şirketine, kiralanacak olan ve yıllardır ekilip dikilmeyen, Suriye sınırımızdaki “Mayınlı Araziler” yani Dünya’nın en verimli topraklarının bulunduğu Mezopotamya bölgesindeki alanlar, aklımdan hiç çıkmıyor çünkü.
Devlet eliyle tarım yapılacaksa -sözünü ettiğim mayınlı araziler başta olmak üzere- tarıma elverişli o kadar çok hazine arazimiz varken ve çiftçimizin, pahalı girdiler nedeniyle ekmekten korkarak boş bıraktığı binlerce dönüm arazi bomboş dururken; Venezüella Devlet Başkanı ile Tarım Bakanının “Bizim ülkemizde, buğday ekerek tarım yapın. Ürünün, %70’ini siz alın, %30’unu bize bırakın” çağrısı üzerine, “Bitki Koruma ve Karantina Alanında İşbirliği Mutabakat Zaptı” 2 ülkenin Tarım Bakanları tarafından, 8 Haziran 2022’de imzalandı.
Bu haberi, soysal medya hesabımda paylaştıktan, birkaç saat sonra, yıllarca organik tarım yaptığı için bu alanda, bilgi birikimi olan bir arkadaşım, şöyle yazmış: “Elde edilen ürünler, Venezüella’dan buraya -gemi ile- yaklaşık 2 ay sürede gelir. Yolculuk sırasında deniz neminden etkilenip mantar hastalığı oluşması kuvvetle muhtemel. Navlun çok yüksek olur. Çünkü Cebel-i Tarık boğazından geçecek. Neresinden bakarsan, semeriyle seksene mal olacak proje.”
Başka bir arkadaşım da “Türkiye Cumhuriyeti, buğday ve benzeri ürünler vererek fabrikalar yaptı. Biz, onları sattık. Parasıyla da, dış ülkelerde ürün yetiştirmeyi düşünüyoruz demek ki” diye yazmış.
Bu iki yorumu okuyunca “Yurdumuzun, pamuk üretiminin en çok yapıldığı Çukurova Bölgesinde; yirmili yaşlardaki çocuk, pamuk bitkisini bilmez oldu. Böyle giderse, buğday deposu olarak anılan Konya Ovası da, buğdayın ne olduğunu unutacak.” diye düşünmeye başladım ve moralim çok bozuldu.
Bu konuyu, daha fazla deşeleyerek sizin de moralinizi bozmamak için yazımı bitirmeye karar verdim.
Kalın sağlıcakla…