TURPUN BÜYÜĞÜ, HEYBEDE Mİ?
Birkaç aydır; köşe yazılarımda, sosyal medya paylaşımlarımda ve sohbet ortamlarında, aşağıya yazacağım şeylere dikkat çekiyorum.
1-Seçim, anket sonuçlarıyla değil çözüm odaklı siyasi söylemlerle kazanılır.
2-CHP sözcülerinin “Genel başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu aday olmazsa, masadan kalkarız” türü söylemleri, Kemal Kılıçdaroğlu’nun elini güçlendirmez, masadaki ağırlığını azaltır.
3-Altılı Masayı kuran lider olarak; Cumhurbaşkanlığı adaylığı beklemek, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun hakkıdır ama geçmişteki “Bir siyasi partinin genel başkanı, cumhurbaşkanlığına aday olmamalı” söylemi nedeniyle aday olmamalıdır.
4- Bir siyasi partinin genel başkanının ve belediye başkanlarının, cumhurbaşkanlığına aday gösterilmesine, karşıyım ama ille bir belediye başkanı aday gösterecekse Eskişehir Büyükşehir Belediyesi başkanı Yılmaz Büyükerşen aday gösterilsin.
Bu önerime “yaşlı” diye karşı çıkanlar olabilir ama belediye başkanlığı yapan biri, parlamenter sistemde, Cumhurbaşkanlığı da yapabilir. Yani, yaşlılığı, engel oluşturmaz.
5-CHP sözcülerin “Biz olmazsak İyi Parti seçime giremezdi” türü söylemlere, hemen son vermesi gerekir. İyi Parti, CHP desteğiyle seçime girmeseydi; o durumdan CHP değil Adalet ve Kalkınma Partisi karlı çıkardı.
Kaldı ki; İyi Parti, belediye başkanlığı seçimlerinde o diyeti fazlasıyla ödedi.
Milletvekili verme olayı, sürekli dile getirilirse; İyi Partiyi, CHP’ye yaklaşmaz, uzaklaşır.
6-Altılı Masadaki her partiye, eşit söz hakkı verilmesi doğal olsa da; Millet İttifakı bileşenlerinin cumhurbaşkanı adayı belirlenirken, CHP ve İyi Parti liderlerinin belirleyici olması gerekir.
7-Seçimler “Cumhurbaşkanlığı Sistemi mi, Parlamenter Sistem mi?” eksenine çekilirse; Millet İttifakı bileşenleri, kimi aday gösterirse göstersin; en az %55 oyla, ilk turda cumhurbaşkanı seçilir.
Bunun yerine; laf yetiştirme gevezeliği ve “O, onu dedi, ben bunu diyorum” polemiği ön plana çıkarılırsa, Cumhur İttifakı adayı, seçimi ilk turda kazanır.
Söz, buraya gelmişken; Sayın Meral Akşener’in son çıkışı ile ilgili düşüncelerimi, Altılı Masada yaşanan krize neden olan diyalogu yazdıktan sonra dile getirmek istiyorum.
Meral Akşener: Ekrem İmamoğlu ya da Mansur Yavaş aday olsun. Partim, bana “Bu 2 ismi öner. Yoksa çık gel” dedi.
Kemal Kılıçdaroğlu: Onlar, belediye başkanlığı görevine devam edecek.
Meral Akşener: O zaman, ben; bunu, partimin yetkili kurullarına ve il başkanlarıma danışayım.
Kemal Kılıçdaroğlu: Gerekirse, 5 parti imzasıyla bir açıklama yapılır.
Meral Akşener: Ben, kalkıp gideyim mi yani?(CHP ve İyi Parti yetkililerinin, yalanlamadığı – Altılı Masanın dağılmasına yol açan- konuşma metni)
Yukarıdaki konuşmadan sonra, diğer liderler araya girince “6 Mart günü, ortak açıklama yapma” kararı alınmış.
İyi Parti genel başkanı, Sayın Meral Akşener; görüşlerini ve tepkisini -keşke- 6 lider görüşürken veya o görüşmeden önce, CHP genel başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşürken, yüz yüze dile getirip olumlu sonuç almaya çalışsaydı.
Son tavrını -milletvekilliği, bakanlık ve TBMM başkan vekilliği yapmaya kadar- yıllarca siyasi birikimi olan ve şu anda bir siyasi partinin genel başkanlığını yapan birine -yakıştıranlar olsa da ben- yakıştıramadım.
Yıllarca politika yapan birinin; partisinin, tırmanışa geçen oy oranının düşeceğini ve “Dimyat’a pirince giderken, evdeki bulgurdan oldum” demek zorunda kalacağını, öngörmesi gerekirdi çünkü.
Masadan kalkarken, söylediği ağır sözler ve Belediye başkanlarına yaptığı çağrı; hem o belediye başkanlarının olası adaylığının yolunu kapattı, hem CHP başta olmak üzere diğer partilerin tabanından İyi Partiye gelecek oyları yok etti, hem başka bir partiyi karıştırmaya kalkmış bir lider damgası yedi, hem de “Ölsem de…” diye başlayıp “Aileme, Kemal Kılıçdaroğlu’na sahip çıkılmasını vasiyet ettim” diyerek süslediği sözlerini anlamsız kıldı.
Haklı olduğu veya haklı sayılabileceği birkaç şey olsa bile “Keskin sirke, kabına zarar verir” sözüne örnek olacak, tepki ve söylemi nedeniyle, belki Sayın Meral Akşener’in, politik yaşamı bitti veya bitecek.
Belki de; yeni bir oluşumda yer alıp geçmiş söylemleriyle taban tabana zıt söylemleri dile getirerek yürüyecek.
Kim bilir veya kim bilebilir?
Sayın Meral Akşener, Altılı Masayı neden dağıttı? Kendisi mi kalktı, yoksa kaldırıldı mı?
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, demokrasi anlayışı gereği ve cumhurbaşkanı olabilmek için “Altı liderin eşit söz hakkı olduğunu” söyleyerek oy oranı az olan siyasi partilerin liderlerini arkasına almak istedi.
Dört lider de “CHP kontenjanından ne kadar çok milletvekili çıkarırsak kardır” diye düşünerek “Gerekirse; Meral Akşener’i, güçsüz kılar veya saf dışı bırakırız” havasına girdi.
Sayın Meral Akşener de “Masanın, ikinci büyük ortağı benim” diye düşünerek; hem başbakan olmak hem de cumhurbaşkanı adayını belirlemek egosunu kullanmak istedi.
Bana göre; son yaşananların, asıl nedeni budur.
Son olarak “50 bin kişiyi kapsayan bir kamuoyu anketi yapılmasından” söz edilirken ve İyi Parti sözcüleri “Biz, masadan kalkmadık” derken, 4 küçük siyasi partinin sözcüleri, ağız birliği etmişcesine; Meral Akşener’e yönelik ağır eleştiri yapmaya başladı.
Durum, böyle olunca; benim aklıma, yukarıda yazdığım “CHP kontenjanından ne kadar çok milletvekili çıkarırsak kardır” şüphem ve “Acaba, o parti liderlerinden en az ikisi; Altılı Masa, TBMM’de çoğunluğu sağlayamazsa, masadan kalkıp kendi yoluna gider mi?” diye bir soru geldi.
Açıkçası “Turpun büyüğü, heybede mi duruyor?” diye düşünmeye başladım.
Yazımı, 04.10.2022 tarihinde, yazdığım birkaç paragrafla bitirmek istiyorum:
HDP öncülüğünde, Emek ve Özgürlük İttifakı (Üçüncü Seçim İttifakı) kuruldu.
Aslında, bu seçimde “Parlamenter Sistem mi?” “Cumhurbaşkanlığı Sistemi mi” oylaması yapılacak. Adayların, kim olduğunun veya olacağının bir önemi yok yani…
Bu, gerektiği gibi anlatılmıyor veya anlamak istemeyenler var.
Sayın Meral Akşener’in “Bize, milletvekili vererek seçime girmemizi sağlayan Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na ömür boyu sürecek bir şükran borcum var” sözünden sonra, CHP genel başkanı veya parti sözcülerinden biri “Biz de, 2019 Yerel seçimlerinde; bizim adaylarımıza verdiği destek için, Sayın Meral Akşener ve İyi Parti tabanına şükran duyuyoruz” türü bir açıklama yapsaydı, bazı şeyleri konuşmak zorunda kalmazdık.