27 Kasım 2024

YÖRÜKLER ve TÜRKMENLER -3-

Ramazan Kara

Bildiğiniz gibi; 4 Ekim, Hayvanları Koruma Günü ama hayvanları koruyamadığımız, sıradan günlerden biri olarak durmakta…
Hayvanları korumak için, her şeyden önce; hayvan besleyenleri, koruyup kollamak gerek.
Peki -biz- toplum olarak, hayvanları besleyip koruyanları kolluyor muyuz, yoksa “elini kolunu bağlar gibi” engelliyor muyuz?
Elbette engelliyoruz.
Daha önce de yazdığım gibi; geçen yıl, Konya’nın bir ilçesinde yazlamak, bu yıl da Mersin-‘in bir ilçesinde kışlamak isteyen bir grup Sarıkeçili Yörüğüne çıkartılan zorluklar ortadayken, hiç kimse çıkıp da “Hayvan üretimi için destek veriyoruz” türü söylemlerde bulunmasın.
Hayvan beslemeyi en iyi bilen Yörüklere, çeşit çeşit zorluklar çıkarıldığı gibi -her yıl- yazlak ve kışlak alanlara göçmek zorunda oldukları halde; devlet tarafından tanımlanmış bir göç yolları bile yok çünkü.
Göçerken, köy muhtarlarına ödemek zorunda kaldıkları “Ayak bastı parası” ile kendilerinin ve hayvanlarının, en temel ve zorunlu olan su içmesinin engellenmesi de cabası…
Et, süt, yoğurt, peynir, tereyağı gibi hayvansal ürünlerin, sağlıklı beslenme için önemi ve dar gelirlilerin yanına yaklaşamayacağı kadar pahalı olduğu bu günlerde bile Yörüklere, temel ihtiyaçlarını giderebilecekleri hizmetler verilmiyor.
Söz gelimi, Yörüklerin kalıcı konaklama yerleri olmadığı için; tuvalet ihtiyacını gidermek, banyo yapmak başta olmak üzere temizlik ihtiyaçlarını, rahatça giderebilecekleri bir alt yapı hizmeti yok.
O nedenle; ülkemizi yönetenlerin ve iktidara gelmek amacıyla çırpınanların, bir an önce Yörüklük geleneğinin sürmesi için nasıl bir yol izleyeceklerini açıklamaları gerekir.
Yörük kültürü ile yetişmiş biri olarak ben, yapılması gereken bir kaç şeyi yazmak istiyorum.
Her şeyden önce, Yörükler için; devlet tarafından -ücretli veya ücretsiz- yazlak ve kışlak alan olarak kullanacakları yerler belirlenmelidir.
Devlet, hayvan beslemek için verdiği maddi destek yerine -önerdiğim gibi- kalıcı ve devlete ek külfet getirmeyen bir yol izlemelidir.
Yörükler, tam anlamıyla “Gölge etme, başka ihsan istemem” der gibi “Biz, parasal destek istemiyoruz. Önümüze engel çıkartılmasın yeter” diyor çünkü.
Hayvan beslemek için verilen parasal desteği, başka işlerinde kullanarak sahtekarlık yapanları ve ahırda yem ile hayvan besleyenleri de düşününce; doğal besin kaynaklarıyla hayvan beslemek için “Dünya’nın çilesini çeken” Yörüklere verilmesini istediğim destek, çok önemli ve gereklidir.
Göç yollarında ve konaklama alanlarında -ücretli veya teşvik amaçlı olarak- elektrik ve su ihtiyaçlarının karşılanacağı alt yapıların oluştulması gereklidir. Bu, sosyal devlet olan bir ülkede yaşayan her insanın temel hakkıdır.
Yörükler için yapılacak bir lütuf değildir yani.
Konuştuğum Yörüklerin “Devlet sizin için böyle bir hizmet verse ve karşılığında aldığınız hizmet için para istese karşı çıkar mısınız?” soruma, verdikleri yanıtların hepsini iki cümlede toparlarsam “Neden karşı çıkalım? Alacağımız hizmetten daha fazla ödemeye bile razıyız” oluyor.
Ayrıca; devletin, Yörük Kültürünün yayılması için de, gerekli desteği vermesi gerekir.
Özellikle, kadın cinayetlerinin ve kadına uygulanan şiddetin yaygın olduğu bu günlerde; çok eski bir Yörük geleneği olan “Mor Cepken” benzeri bir uygulama, hemen yaşama geçirilmelidir.(Mor Cepken uygulaması hakkında; önümüzdeki günlerde, ayrıntılı olarak yazacağım.)
Yörük Çalıştayları ve Yörük Şenliklerine gelerek hamasi nutuklar atan politikacılar, yukarıda yazdığım ve benzeri önerileri yaşama geçirmeden veya geçirmek için neler yapacağını açıklamadan, o tür toplantılara -makamı ne olursa olsun- çağrılmamalıdır.
Söz buraya gelmişken, siyasi partilerden ve parti temsilcilerinden sağladığı çıkar gereği, siyasilerin önünde, 40 takla atan sözde Yörüklere de, bir şeyler söylemesem olmaz.
Yörüklük geleneği, Dünya’daki ve ülkemizdeki demokrasi geleneğinden ve dolayısıyla ülkemizdeki tüm siyasi partilerden daha eskidir.
O gelenekte; daha “Demokrasi” sözcüğü ortaya çıkmadan, demokrasi kuralları, tam anlamıyla uygulanmaya başlamıştır çünkü.
O yaşam biçiminden de anlaşılacağı gibi; Yörükler, kimsenin yalakası olmayan ve olmayacak bir kitledir ve öyle kalacaktır.
Dadaloğlu’na “Ferman padişahın, dağlar bizimdir” dedirten de, yakın akrabam olan -Dünya Yörük, Türkmen Birliği Federasyonu genel başkanı- Sayın Mustafa Kuş kardeşime “Yörükler, hiç kimsenin, dolgu malzemesi değildir” dedirten de, Yörüklerin yukarıda saydığım özellikleridir.